Bu Kitaplardan Sakının II

Davut Bayraklı‘nın takriben yüz on iki hafta önce “Bu Kitaplardan Sakının!” başlığıyla Edebifikir’de bir yazısı yayınlanmıştı. Mezkûr yazıda, şairlerin poetikaları hakkında Ali İhsan Kolcu tarafından kaleme alınan niteliksiz kitaplara dikkat çeken Davut ağabeyimiz, çoğunluğu gençlerden oluşan Edebifikir okurlarını aydınlatmıştı.

Esasen son zamanlarda Davut Bayraklı hakkında Edebifikir’in en sevilen yazarı olduğuna dair çıkan söylentiler boşuna değildir. O, hem doğruya hem de yanlışa işaret edebildiği, gerektiğinde profesörlere bile kafa tutabildiği için kıymetlidir. Benim de onun izinden gitmem yakışık alır. Ya ne yapayım? Celâl Kuru‘ya öykünüp karamsar ve kötümser yazılar mı kaleme alayım? Ne münasebet efendim! Bana, gönlünde Yunus‘u, pazusunda Köroğlu‘nu taşıyabilen er gerek. Kafka ve Cioran gibi bedbin kalemlerle ünsiyet kuranlara teessüf eder geçerim.

Biliyorum ki Edebifikir takipçileri kıytırık popüler romanları okuyarak vaktini boşa harcamaz. Fakat bilimsellik adı altında piyasaya sürülen birçok kitap bulunmakta. İsmine cismine, yazarına konusuna aldanıp aldığımız kitaplar için bazen “almaz olaydım” diyebiliyoruz. Bu konudaki acı tecrübelerimizi paylaşmanın faydalı olacağı kanaatindeyim. Bu meyanda bütün Edebifikir yazarlarını, Davut Bayraklı‘nın istemeden de olsa açmış olduğu bu çığıra katılmaya davet ediyorum. Davetime bittabiî Celâl Kuru da iştirak edebilir. İlk yazıda Davut Bayraklı şiir ile alâkalı bir meseleye dikkat çekmişti, ben de bu ikinci yazıda Bâki Divanı ile alâkalı bir hususu dikkatinize arz edeceğim.

Adına “Bâkî Divanı” Derler, Koca Bir Yalan!

İş Bankası Kültür Yayınları yaklaşık bir yıl önce Bâki‘nin divanını neşretti. Bu habere çok sevinmiştim çünkü hâli hazırda dolaşımda bir Bâki Divanı bulunmuyordu. Kitabı heyecanla internetten sipariş ettim fakat umduğumu bulamadım. Bâki‘nin mısralarını okuyacağımı zannederken, kitabı hazırlayan Furkan Öztürk‘ün cümleleriyle karşılaştım. Kitaptaki şiirlerin sadece ilk beyitleri asıl hâliyle mevcut, geri kalan bütün beyitler asılları verilmeden Furkan Öztürk tarafından günümüz Türkçesine çevrilmiş.

Böyle bir yayını meşru kılan sebep ise “dil içi çeviri” dedikleri sözde “bilimsel” yöntem. Eski metinleri çağdaş okuyucuya aktarma niyeti. Bu yöntem yalnızca Türkiye Türkçesine dâhil olmayan eserler üzerinde uygulandığında bir fayda sağlar, Reşit Rahmeti Arat‘ın çevirdiği Kutadgu Bilig örneğinde olduğu gibi. Şiirin farklı bir dile tercümesi dahi birçok ciddi edebiyatçıya göre mümkün görünmezken, bunu aynı dilde yapmak daha da zordur. Hem vezin bozulur hem de kelimeler arasındaki anlam nüansları allak bullak olur. Hadi diyelim vezin tutturuldu ve anlam başka bir kelimeyle karşılandı; o zaman da şiirlerin asıllarıyla birlikte sunulması gerekir. Çünkü şairin kendine has edâsı bir tek şiirin asıl hâlinde duyulabilir, bu tahrif edilirse şiirdeki ses ve his okuyucuya geçmez. Dolayısıyla klasik şiirimizi şerh etmek en doğrusu ve güzelidir, Ali Nihat Tarhan‘ın çalışmalarında görüldüğü gibi.

Muallim Nâci tarafından “milletin lisan muallimi” olarak tavsif edilen Bâki, devrindeki şairlerin aksine Türkçeyi birçok şiirinde oldukça sâde bir şekilde kullanmış, klasik şiirimizin İran etkisinden kurtulup irtifa kazanmasında öncü olmuştur. Şiirleriyle Türkçeye müzikalite kazandırmış ve şairlerin sultanı pâyesine erişmiş bu büyük şairin divanını “dil içi çeviri” yöntemiyle yayımlamak akıl kârı değildir. Kitabı çeviren Furkan Öztürk‘ün DBY yayınlarından çıkan “Bâki Divanı Sözlüğü” isminde bir kitabı daha var. Kendilerine sormak lâzım, Bâki Divanı’nı bu hâliyle okuyan birisi niçin sizin hazırladığınız sözlüğe bakma ihtiyacı duysun?

Bir okur yazar kendi dilinde yazılmış iyi metinleri okuyarak lisan zevkine ulaşabilir. “Üslupta üstadım Sinan Paşa‘dır” diyen Cemil Meriç, o şahane üslubunu 15. asırda yaşamış bir müelliften ilhamla şekillendirmiştir. Bugün aklı başında okur yazarların da Türkçeye dair Bâki‘den tevarüs edecekleri bir takım incelik ve kazanımlar olacağına inanıyorum.

İş Bankası Kültür Yayınları, dünya klasiklerini pek iyi bir şekilde yayınlıyor, hatta Rusça asılları verilmek suretiyle Puşkin‘in şiirlerinden derlenen bir seçkiyi de yayınladılar. Aynı îtinâyı Bâki Divanı için de bekleme hakkına sahibiz. Bâki bir şiirinde “görmez mi idik biz de eğer olsa vefâsı” der. İş Bankası Kültür Yayınları vefâlı olup ikinci baskıda hatalarından dönmelidir. Gösterilecek vefayı Bâki göremese bile biz okurları olarak görür, takdir ederiz. Aksi hâlde bu kitabı almanın kanaatimce hiçbir getirisi yoktur.

Feyyaz Kandemir

DİĞER YAZILAR

5 Yorum

  • Ünver , 23/01/2017

    “tenkitli bir basım, TDK tarafından yayınlanmıştı.” Bu nasıl cümle sayın Kandemir? Senin gibi Türkçe hassasiyeti olan bir kaleme böylesi hatalı bir cümleyi hiç yakıştıramadım doğrusu. Yorum yazmak en az makale yazmak kadar ciddi bir iştir. Seni destursuz bağa girmekle itham edebilirdim fakat bir kereye mahsus hoş görüyorum.

  • fitneci fitnat , 22/01/2017

    celal kuru’dan ses seda çıkmıyor?

  • bahadir dadak , 21/01/2017

    Size daha acısını sòyleyeyim. Ayni is bankası yayınlarının bir dizi kitabı “modern klasikler dizisi” adı altında neşretmesi.. Turkiyenin en köklü yayinevlerinden biri bòyle bir terkibin kullanımını nasıl mümkün görebilmiş anlayabilmiş değilim.

  • mehmet raşit küçükkürtül , 21/01/2017

    feyyaz kandemir’e bu deşifresinden ötürü bin teşekkür. “türk klasikleri bugün nasıl neşredilmeli?” sorusuna cevap arayanlara yardımcı olacak yazılardan birisi. hatalar, eksiklikler gösterilmeli.

    türk dil kurumu’nun bugünlerde satışa sunduğu bir “bâkî dîvânı” var. ihtiyaca cevap verecek nitelikte mi bilemiyorum.

    • Feyyaz Kandemir , 21/01/2017

      Mehmet Raşit hocam, katkınız için ben teşekkür ederim. Bu bilgiyi yazıda kullanmamak benim hatam olmuş. Evet, Sabahattin Küçük’ün hazırladığı tenkitli bir basım, TDK tarafından yayınlanmıştı. Fakat ne yazık ki onun da baskısı kalmadı. İnşallah tez zamanda yeni ve kaliteli bir basım yapılır.

Ünver için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir