“Bilincini Bileme Çabası”

Sanıyorum İhsan Fazlıoğlu’nun dersinde dinlemiştim, belki de bir ders videosunda. Şöyle diyordu: “Yola çık… Esas olarak yola çıkmanın bizdeki amacı bir şey bulmak değildir; bulunmak, bulunmaya hazır hale gelmektir.” Bu söz bulmayı değil, bulunmaya hazır hale gelmeyi salık veriyor. Bulunmaya hazır olmak için her an kalp kapısında nöbet tutmak gerekir ki ağyar girmesin ve yar geldiğinde kalbi hazır bulsun. Buna teyakkuz hali de diyebilirim. Bir an bile sevgiliyi unutmamak.

Bulmak; aradığını bulduğun an bitiveren bir şey. Çünkü bulunan artık aranamaz ve bu sebeple yıllardır yolu gözlenen sevgili bulunduğu an değer kaybına uğrar. Bulmak sınırlamaktır, imgenin sona erişidir, ulaşmanın verdiği sahiplenme duygusunun tahakkümünde karşındakini çepçevre sarmak ve dolayısıyla tüketmektir. Bu sebeple bulmak değil bulunmak evladır. Ve kişi neyi araması gerektiğini yola çıkmadan önce iyi düşünmelidir.

Teoman Duralı, “Bilgelik, kişinin öncelik ve özellikle ‘kendi benliğ’i hakkındaki bilincini bileme çabasının ürünüdür…” der. Kişinin kendi benliği hakkındaki bilinci ise arayış sonucu oluşan ve yolda ilerledikçe gelişen bir yapıya sahiptir. Bileme çabası, arayışın zorlu ve uzun bir süreç olduğunu anlatır. Çünkü bu arayış kesinlikle insanın dışında değil bilakis içinde gerçekleşir ve bu sebeple sancılıdır. Ondandır yaramıza bıçak vurmamız. O halde arayış derinlik kazanmaktır. Sürekli olması sebebiyle aynı zamanda bir eğitimdir. Kişinin kendi kendini eğitimidir ki buna ben’in eğitimi de diyebiliriz.

Arayış aynı zamanda bir sınanmadır. Sabır sınavı. Ferîdüddin-i Attâr hazretlerinin “Mantıku’t-Tayr” kitabı kuşlar üzerinden bu arayışı ve arayışın zorluklarını dile getirir. Kuşlar padişahlarını yani Simurg’u aramaktadır ve yol uzun, denizler son derece derin, dağlar ise aşılmazdır. Bu engellerden sonra ise önlerinde geçilmesi gereken istek, aşk, marifet, istiğna, tevhit, hayret ve fakr u fena vadileri vardır. Aslında bu engel ve vadilerin hepsi yolcuların kendi içindedir. Ve bu yolculuk kişinin kendiyle yüzleşmesi ve kendi yarasına neşter atmasından başka bir şey değildir. Mesela aşılmaz dağlar aslında benliği yani egoyu simgeler. Diğer bütün engeller bunun gibi simgeseldir ve kişinin kendi içinde bu simgeleri çözüp çokluktan kurtulması ve hakiki bir’liğe ermesi gerekir. Dolayısıyla arayış baştan sona bir eğitimdir.

Diğer bir mesele ise yol kesicilerdir. Kişi yola çıkmaya görsün, anında yolun tehlikelerini ve zorluğunu anlatıp kişiyi yola çıkmaktan vazgeçirmek isteyen eş ve dostlar peyda oluverir. Çünkü arayış yuvadan uzaklaşmak ve bu haliyle hasret ve ıstıraptır. Karasızlık, korkaklık, dünyaya aşırı bağlanmak, mal ve aile sevgisi gibi etkenler insanı arayıştan uzaklaştıran ve olduğu yere yani alışkanlıklarına çivileyen yol kesicilerdir. İşte yol bunlarla da yüzleşmek ve aşmaktır. Bulunmaya hazır hale gelmek aslında insanın kemale doğru yol alması yani bilgeleşmesidir. Kendini tanıması, duygularını ve nefsini kontrol altına almasıdır. Bundan sonrası ise tamamen beklemekten ibarettir. Yârin gelmesini beklemek…

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • abdulsamed , 06/07/2018

    İki defa arka, arkaya okudum. Daha da okurum. Çok etkileyici bir yazı olmuş, kalemine sağlık hocam.

  • yolundaki yolcu , 18/03/2018

    ” Bulmak; aradığını bulduğun an bitiveren bir şey.” Aradığını bulmaktan ziyade aramadığını bulmakta var. Yol ne getirir bilemezsin, yola çıkmadan önce ne araman gerektiğini iyi bilsen de. Yol iyi bir terbiyecidir aslında bulduklarınla ya da bulamadıklarınla terbiye eder seni.

  • A.b , 15/03/2018

    Sulhi C. Mektup yazsın.

  • Fettah Paşa'nın 4. Nesli , 15/03/2018

    Serdar Kocabaş’ın ‘Batık Limanın Hiç Gelmeyecek Yolcusu’ yazısında geçen; “Batık limanların hiç gelmeyecek yolcuları bilirler, bir bardak su ile okyanus farkını. Bilirler, çünkü beklemek öğretir, zamanla hayatı. Ve sevmek, ağırlaştırır insanı.” sözü ne de güzel destek veriyor bu yazıya :)

yolundaki yolcu için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir