dör döküntü defteri

[dör döküntü defteri – 1. yazı]

davut abi (bayraklı) aradı, bir yazı işi yükledi yine üzerime. davut abi arayınca bir ümitle açıyorum, belki bana bir kitap gönderir veya işime gelen, nefsimin hoşuna giden başka bir ikramda, ne bileyim bir seyahat teklifinde bulunur diye düşüyorum. ama adam bana mostar’ı dahi göndermiyor ki başka ikramda bulunsun! mehmet erikli ve davut bayraklı acaba kaç kere adresimi almıştır benden, dergi gönderelim diye, tam sayısını hatırlamıyorum. herhalde davut abi arayınca artık açmamalıyım, ya bir yazı istiyor ya başka bir iş yüklüyor. üstelik bu kadar az telif ücreti ödenir mi arkadaş? ey edebifikir okuyucusu, bunları bilin, davut bayraklı böyle bir ademoğludur işte. neyse… esas mevzu bu değil. davut abi yazı istedi, öyle oturup serin serin yazacağınız yazılardan olmuyor genelde istediği yazılar. ama insan, refik halit gibi fıkra muharrirlerinin, ahmet rasim gibi şehir mektupçularının yazdığı türden -belki birçok kişiye hafif gelecek- yazılar da yazmak istiyor. benim kalemimin bir yanı bu işe yatkın. gönlümden şehir mektupları yazmak, musahabeler yazmak geçiyor ama davut abi gibi editörler bırakmıyor. misâl dursun göksu, o da benden şu an yazı bekliyor. üstelik bitirmem gereken tonla iş var. ama ben burada oturmuş, işte bu yazıyı yazıyorum. sebebi üstad muharrem cezbe’ye özenmemdendir. ben de onun gibi yazılar yazmak istiyorum ama bir türlü olmuyor.

ihtimal ki bu yazıdan ötürü refik hüzünkâr da beni kınayacak. kınasın, ben gene de bu yazıyı yazacağım! üstelik sulhi ceylân, neredeyse her konuşmamızda benden yazı istiyor. (şimdi fark ediyorum, benim yakamı da bu editörlerin bırakacağı yok arkadaş, herkes yazı istiyor!) siz refik hüzünkâr’ı tanımazsınız, ey edebifikir muhibbânı. onu ben de tavsif edemem, haddim değil; ancak üstad muharrem cezbe’nin üstesinden gelebileceği bir iştir onu tavsif etmek. bazen ona, imzası şöhret bulmasın diye, müstear bir adla yani “ahmet abi” diye sesleniriz. peki, ahmet abi benim bu yazıyı neden kınayacak derseniz izahı hayli uzun, ben iki çift laf edeyim, arif olun da üstünü siz tamamlayın. ahmet abi için kalem işi olunca, hele ki bu kalemi eline alan fakir-i hakirse, o muhakkak fikir yazısı olmalı; meşrûtiyet’ten bu yana tepemizde bekleşen bir meseleyi hâl yoluna koymuş olmalı. ismail kara’yı cebinden çıkartmalı, teoman duralı’ya parende attırmalı, bedri gencer’i solda bırakmalı… zaten yukarıdaki “fıkra muharriri” ibaresini görünce ahmet abi, bıyık altından gülmüştür. benim böyle dör döküntü şeylerle uğraşmama râzı olmamıştır. daima yüksek fikirlerle meşgûl olmalı, yazı denince irapta mahalli olacaksa fikir çilesinden neş’et etmeli. “ah fikir çilesi, ah fikir çilesi!” insanın beyni zonk zonk etmeli, kaynayan kafatasından fikir hamulesi bir şırıngayla yazıya zerk etmeli! mübarek, sanki sıhhî bir müessesede ameliyat var. evet, yazı işi doğum sancısı gibi olacak! de hey!

“lafı nereye vardıracak bu adam?” diyorsunuz… diyeceğim şu: uzun boylu bir yazıya mevzu edilecek mikyasta olmayan, hacim bakımından küçük kimi yazıları “dör döküntü defteri” ismiyle yazmak istiyorum. daha evvel “noktalı virgül”, “inönü şiirleri antolojisi”, “cemal süreya’nın 555k şiiri hakkında”, “hasan basri hoca’yı tebcil” ve “iyi de çocuk pencereden de düşebilir” gibi bazı yazılar kaleme almıştım, onları da bu isim altında mütalaa etmek gerektiğini düşünüyorum. bunlar birer deneme mi? hayır, değil. bunlar, ekseriyetle, benim yukarıda yaptığım gibi neşeli ve zinde hâlimden doğan birkaç nükte, birkaç zarf atmaktan müteşekkil “musahabe”ler, belki “fıkra”lar. elbette mevzu cihetiyle bununla mahdut değil, fikir vermesi bakımından serlevhasını verdiğim beş yazıya yahut “istanbul günleri” serisine de bakılabilir. aslında bu iş, karaladığım birkaç satırı belli bir düzene sokmak, uğraştığım işleri “defter etmek”ten ibaret. bir düzene girer mi, bir defter eder mi? ya nasip… bu arada, şu edebifikir’de hicvin ve mizahın en keskin, en cerbezeli numunelerini koymuşuzdur ortaya amma ki bir tane mizah yazarı çıkaramadık. bu ne iş?

(15 recep 1439 Salı – Kahramanmaraş)

mehmet raşit küçükkürtül

DİĞER YAZILAR

10 Yorum

  • yalçın küçük , 18/05/2021

    davut bayraklı kim ben bilmem, ben kemâl bey’i bilirim! kemâl bey, davut bayraklı’yı cehape’den mebus yapacaksa ona o zaman bakarız. türkiye bir “of cumhuriyeti” olamayacak, bunu bilin, bunu herkes bilsin, kemâl bey de bilsin.

  • Holosko , 16/04/2018

    Dergi Slovakya’ya kadar geliyor çünkü 80 lira bayıldım. Sevgili Davut bey tarihçi olmadığını söylüyor lakin artık bir tarih dergisine dönüşen mostar dergisine editörlük yapıyor. Türkoloji dergisi çıkarmanız dileğiyle.

    • balzac'ın yeğeni , 16/04/2018

      Mostar Tarih dergisi, Derin Tarih’i solladı. Gayet balarılı. Şimdi yeni bir gençlik dergisi çıkarırlarsa güzel olur.

  • İhsanbul , 11/04/2018

    Buradan ilan ediyorum. Davut Bayraklı yeni bir ekip ile Türkiye yollarında. En son Çanakkale civarında görüldü. Kendisini sosyal medyadan da takip etmekte zorlanıyoruz. Bir noktada kıskanıyorum kendisini. Her gittiği yerde kitap imzalatanlar, fotoğraf cektirenler… Ben kendisine dergi imzalatmak istiyorum. Ama önce derginin gelmesi ve Davut Bayraklı’nın yakın bir yerde denk gelmesi…

  • Şûride , 09/04/2018

    Davut Bayraklı abi benim dergilerimi her ay düzenli yolluyor. Herhalde parasını verip abone olduğumdan. Öyle daha güzel oluyor sizde deneyin. Bahadır Dadak abinin abonelik parasını aramızda toplarız biz sıkıntı yapmasın :)

  • Şule Beyaz , 06/04/2018

    O dergiler bana da gelmiyor. Her ay ”gelmedi” diyorum. ”Halledelim” diyorlar. 37 sene oldu işte…

    Bir de Davut beye sorar mısınız ”Konuşan Tarih-1369 / Sarı Selim Nasıl Esmer Oldu?” ne zaman çıkacak?

    • Sulhi Ceylan , 06/04/2018

      Dergiler, bana her ay muntazaman geliyor. Davut Bayraklı’ya teşekkür ediyorum. Davut beni aradığında seviniyorum ama çok az arıyor. İki çocuk yetiştirmek kolay olmasa gerek. Bir de Konuşan Tarih serisi var tabii. Şule Beyaz hanımın sorusunun cevabını ben de merak ediyorum?

    • Bahadır Dadak , 06/04/2018

      mostar dergisi bana da gelmiyor. genç okur’un editörleri sağolsunlar hakkaniyetli insanlar, onlar gönderiyorlar. ama mostar’ın editörlerine milyonlarca defa söylememe rağmen dergilerimi göndermiyorlar. son bir senenin çizimlerini ya internetten inceleyebiliyorum. dergiye abone olayım düğün salonu taksidi masraflarını nasıl karşılayacağım? bu aritmetiğin içinden çıkmak kolay mı sanıyorsunuz? sayın bayraklı sadece iş için arıyor, dümenden bir hal hatır soruyor sonra yine iş istiyor. çiz çiz çiz! abi dergi? yok… kitap falan zaten göndermiyorlar. adam on beş güne bir kitap yazıyor , bize gelince hava gazı terkos suyu. buradan aydoğan karaca’ya kokulu öpücüklerimi gönderiyorum. sevgiler…

    • Şule Beyaz , 06/04/2018

      Davut bey şehir şehir dolaşmaktan başka bir şey yapmıyor. Yeni gelin gibi yerinde duramıyor, sürekli hareket halinde adam.

      ”Yazımız var, bi bakalım dergiye, n’aptın, neresini kırpıp biçtin,ne şekil tanınmaz hale getirdin” yazımızı bi görelim de mi! Ama yok. Varsa yoksa Abdülhamid, çiçek, çelenk, böcek falan.

      Aydoğan Kahramanmaraşlı’ya ben de sevgilerimi yolluyorum.

    • Fettah Paşa'nın 4. Nesli , 06/04/2018

      Davut Abi adamdır! Tam bir hizmet ehli, maşallah. O kadar program arasında çok güzel kitaplar da çıkardı. Adam zaten yoğun yani. Kimse şimdi onu anlayamaz…
      Allah ondan razı olsun inşallah.

Şule Beyaz için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir