Evet, Nerede Kalmıştık?

ı.

Uzun ve yorucu bir yolculuktan geldim. Bu yolculuğun yolculuk halini sadece önemsedim ve bu yolculuğun sona ermesiyle kendi varlığıma dair bir delil arama merakım artık sonlandı.

Kendi varlığıma bir delil bulamazken üzerime giyeceğim hangi “kendiliğim” olacak? sorusuna muhatap yine “kendim” idi.

Evet geldim. Bu gelişim artık bir delil olarak belirginlik kazanabilir sizde ve zaten varlık başkasının gözünde bulunma hali olabilir aslında.

Dedim ya uzun ve yorucu bir yolculuktu. Uzun uzun sustuklarımı biriktirerek geldim.

Bir günün bazen bir yüzyıl edeceğini görerek. Beklemenin felsefesini yaparak. Fütursuzca bekleyerek, neyin beklemesi olduğunu da bilmeden, aslında bekletilerek, bekledim. Bu bekleme üzerine uzun uzun konuşabilirim.

Ama şimdi değil.

Daha değil.

Biraz da benim bekletmem gerekecek sanırım.

ıı.

Heybemde sustuklarımla yorucu bir yolculuk geçirdim. Bu yolculuk Bab’aziz’in yolculuğu gibi keşfe çıkan derviş yolculuğu değildi, olamadı maalesef. Çünküsü çok, fakatı az, aması anlamsız kalıyor.

İçimde çarpışan bir şeyler var. Yıktıklarım ile kurduklarımın tam çetelesini dökemedim ortaya. Elimde sayfalar dolusu ölü yaprakların sessizliği. Büyük kelebeklerin cesetleri. Larvalaşmış yalnızlıklar. Kimisi bir şiire dönüşecek, kimisi bir makaleye, kimisi denemeye. Kimisi ise ölüm sessizliğine bürünerek sadece yazılmasıyla kalacak.

İnsanın en çok biriktirdiği şeyin ne olduğunu merak etmiyorum. Çünkü cevabının “suskunluk” olduğunu biliyorum.

Çıldırasıya susmanın vermiş olduğu iç savaşlarda hayata ve hayatın içerisindeki tüm olay ve olgulara dair biriktirdiğin anlamları zihninde savaştırarak elde ettiğin şeyin ismi bilgi adıyla anılıyor.

Sen o saf bilgiyi elde edebilmek için verdiğin mücadeleyi önemsemelisin. Binlerce gülden elde edilen bir damla saf gül suyunu düşün. Özü elde edebilmek hiç de kolay değil.  Çünkü bu bilgi “kendiliğine göre” bir anlam edinme telaşının binlerce materyalle edinimidir.

ııı.

Her son, aslında devreden başlangıçların bakiyesidir.

Bilal Can

DİĞER YAZILAR

5 Yorum

  • Bilal Cansever , 11/09/2018

    Bugün Türk düşün ve yazın dünyasının ivmesinin tekrar değişeceği muazzam bir dönüm noktasındayız. Bu gün Can’ın yerli ve milli skorp füzesi gibi yırtıcı şiir poetikasıyla, gelenek ile modern üslubu harmanlayan imgesel tarzıyla, biçemsel kurguda çığır açan varsıl ve ussal edebi neşvesiyle post-modern okurun bir daha buluşacağı nadide bir gün. Bu gün edebiyat dergilerinin hapsedildikleri karanlık mahzenlerden aydınlığa, ışığa kavuşacakları bir gün… Günümüz şen gözümüz aydın olsun sevgili şiir dostları! Hoşgeldin Can hoşgeldin aramıza…

  • Selin Batu , 11/09/2018

    Sayın Can’ın kentle kavgasını önemsiyorum. Ontolojik kaygılarının ışığında harmanlanmış yeni bir dili, askerlikten sonra da sürdüreceğini düşünüyorum.

  • Hıfzı Veled , 11/09/2018

    Bugün bir Türk edebiyatından bahsedebiliyorsak, sayın Bilal Can’ın katkılarını inkar etmek vicdanlı bir yüreğin işi olamaz.

    • Emir Öztürk , 11/09/2018

      Sayın Veled’e katılmamak mümkün değil. Türk entelejiyasının bütün sorumluluğunu üstünde hisseden, dizeleriyle iğne kazar gibi yeni bir divan şiiri kuran sayın Can’ın askerlikten dönüşü, onun için küçük ama dünya edebiyatı için büyük bir adımdır.

  • Bilal Cancı , 11/09/2018

    Aman Allah’ım, olamaz, o geldi. Keşke askerlik 38 ay mı olsaydı:(

    Şaka şaka her ay çıkan ya da çıkması muhtemel ya da çıkmasa bile çıımış gibi olan bütün dergilerde şiirlerini okumayı özledik.

Bilal Cansever için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir