Karanlık ve mesafe…
***
Bazen anlam, sözcüğe ağır gelir. Kelimelerim ki sana dair… Alfabeye harf ekliyorum. Varlığım varlığının önünde hiçlik rüzgârıyla savruluyor. Seni üç noktayla seviyorum.
Seninle vücut âlemim devrimini yaşıyor. Seninle kendi kalemi fethettim. Kalbim eylem meydanı. Hep senin eylemindeyim. Ne diyeyim, inkılâbımsın.
Seni düşündüğümde yeniden yaratılıyorum. Her seni seviyorum dediğimde ruhum bedenime yeniden ilkâ ediliyor. Ne diyeyim, sen her an sevmenin yetmediğisin.
Seni andığımda Kaf dağında buluyorum kendimi. Zümrüdü Anka kuşuna seni sevmelerimin imkânsızlığını anlatıyorum.
Sen gözlerime perde gibi inince, karanlıktan üşüyen ruhumun mumlarını yakıyorsun.
Bütün kaleleri fethedilmiş ülkesinde, tahtında mahzun oturan bir kralın gözündeki hüzne ortak oluyorum sana karşı kendimi düşündüğümde.
Çaresizliğin ruhumu ele geçirdiği anlarda var olduğunu bilmekle sükûnete eriyorum. Seni düşündüğümde, beni düşündüğünü düşününce hiçliğim hepliğe yol buluyor, seni sevmenin engin dinginliğinde kayboluyorum.
Seninle baş başa kalmak düşüncesi ile günlerime yıllar ekliyorum. Bu anın ölümümün ilanı olduğunu bile bile ölümümü iple çekiyorum. Sana öleyazdım.
Seni sevmenin imkânsızlığını damarlarımda hissettiğim demlerde Mecnun’a özeniyorum. Her seferinde yine sana dönüp imkânsız sevgimi sana anlatıyorum. Ne diyeyim, imkânsızın bile kendisinden utandığısın.
Öldüğümü ölüyorum her sabah. Her sabah kolluk kuvvetleri tarafından alıkoyuluyorum. Dört bir yanım, sana dair yollarıma pusu kurmuş. Her yakalanışımda çıkacağım güne kuruyorum kendimi. Kendimi sana kuruyorum.
Ayrılık cümlenin sonuna dizilmiş üç noktanın adıydı biliyorum. Biliyorum tüm ayrılıkların aşkı büyüttüğünü. Ayrıldıkça, ayrı kaldıkça yaklaştım sana. Ayrılıklardan bir vuslat büyüttüm. Ne diyeyim, ayrılıkların bile ayıramadığısın.
Bilirim susmalı âşık. Susmalı eğer yoksa ölmeye değecek bir cümlesi. Her kelimesi kanırtmalı, her kelimesi dağ gibi düşmeli yeryüzüne. Cümleleriyle yeşertmeli ümitleri, yeşertmeli hüzünleri. Her cümlenin öznesi sen olmalı, yüklemi sen, nesnesi sen. Sende başlayıp sende bitmeli, dağı elekten geçirmeli.
Talep çölünde bir susuzum. Ne diyeyim, sadece Sen.
Sulhi Ceylan
9 Yorum