Taşın Güzeli: Harput

Hazar Gölü’nde gün batımı

Malatya’dan sonraki durağımız Elazığ oldu. Malatya-Elazığ karayolunu, Karakaya Barajı üzerine inşa edilmiş Kömürhan Köprüsü sağlıyor. Karakaya Barajı, Fırat nehrinin üzerine kurulduğu için tatlı su balıkçılığı bakımından elverişli. Halk, barajda balık çiftlikleri kurarak yöreye ekonomik katkı sağlıyor. Köprüden geçerken tatlı su balığı çiftliklerine ait kafesleri görebilirsiniz. Bu kafeslerde, alabalık ve somon üretiliyor. Olta balıkçılığını sevenler sazan ve turna balığı tutabiliyorlar. Elazığ’a vardığımızda eski valilik binasının insanlar tarafından buluşma yeri olarak kullanıldığını hissediyorsunuz. Bina yüz yirmi beş yıldan fazla bir geçmişe sahip. Geç dönem Osmanlı mimarisi örneği olduğu söylenen binada kesme taşların kullanıldığı dışarıdan bakıldığında görülebiliyor. Bir ara restore edildikten sonra sergi salonu olarak kullanılmış daha sonra tekrar valilik binası olarak hizmet vermeye devam etmiş. Elazığ tren garı, şehrin simge yapılarından biri. Seferler aralıksız olarak sürdürülüyor. Gara gittiğinizde bekleşen telaşlı insanları görmeniz mümkün. Şehirde yaşayanların ortak ritüellerinden birisi köfteciler sokağındaki atıştırmak… Sokağın gerçek adı Horasan olmasına rağmen köfteciler sokağı olarak biliniyor. Burada irili ufaklı dükkânlar salçalı köfte yapıyor. Bir liradan biraz büyük ama ince köfteler sacda pişirildikten sonra isteğe göre yanıklığı değişebilen salçalı ekmeğin içine dizilip müşteriye sunuluyor. Salça isteğe göre ekmeğin üst tarafına sürülerek de servis edilebiliyor. Köftenin tadı güzel olsa da salçanın köftenin önüne geçtiğini söyleyebilirim. Köfteyi sade sevmeyenler için önerilebilir bir lezzet.

Elazığ’da, sadece yöresel yemek yapan bir yer pek yok. Buna rağmen peynirli ekmek denilen yöresel bir lezzet bulabildik. Tuzsuz peynir ve şekerin karıştırılmasıyla yapılan bu pide ilk bakışta tuzlu görüntüsü verse de onun kadar lezzetli değil. Orcik yine Elazığ’da yetişen üzüm ve ceviz kullanılarak yapılan bir tür cevizli sucuk. Ceviz oranının yüzde otuzun altına düşmemesi en önemli etkenlerden bir tanesi. Coğrafi işaretli birkaç ürününden bir tanesi de bu ceviz. Kayseri ve Nevşehir’de de yetişen Öküzgözü Üzümü’nün asıl yeri Elazığ. Bununla birlikte Boğazkere üzümü de coğrafi işaretli. Yenildiğinde boğazı yakması sebebiyle bu ismi almış. Harput’un dört bin yıllık geçmişinde yer eden uygarlıklardan bir tanesi olan Hititler bölgeye bağcılık kültürünü yerleştirmiş. Sofralık, kurutmalık ve özel tüketim şekillerine uygun olarak işlenebilen bu ürünler yöre halkı açısından da hatırı sayılır bir öneme sahip. Ağın leblebisi bana göre bölgenin en orijinal lezzeti. Tüylü nohut, kum ve meşe küllü su kullanılarak üretilen bu kuruyemiş seri üretim leblebilerden değil. Dıştan daha sert ve kıtır içi ise daha tuzlu. Leblebi konusunda iddialı olan bir coğrafyada adını üst sıralara yazdırabileceğini söyleyebilirim.

Sivrice, Hazar Gölü’nün kenarında yer alan bir ilçe. Tarihten bu yana geçirdiği depremleriyle ünlü olan bu ilçeye merkezden yarım saatte bir kalkan özel halk otobüsleri ile ulaşmanız mümkün. Hazar Gölü’nün kenarında göle nazır irili ufaklı işletmeler kurulmaya başlanmış. Biz, Baraka Kafe’ye gittik. Tekne turlarının yapıldığı bu yer büyüğe yakın bir tesis olarak planlanmış. Tekne turlarının belirli saatleri yok. Doldukça tura çıkıyorlar. Epey beklememize rağmen tekne dolmadığı için tura çıkamadık. Burası romantik akşam yemekleri ve düğün-nişan organizasyonları için yöre halkının rağbet ettiği bir yer haline gelmeye başlamış. Tesisten ayrıldığımızda karanlık basmak üzereydi. Elazığ hakkında aklımızdaki tüm soruları sorduk ve doyurucu cevaplar aldık diyebilirim. Bindiğimiz taksi, tahmin ettiğimiz meblağın epey aşağısında bir ücret karşılığında bizi merkeze götürdü ve oradan ayağımızın tozuyla Harput’a geçtik. Hazar Gölü’nün akşam güneşiyle içimize ferahlık veren manzarası çok güzeldi. Ufak bir gölün çorak bir iklimde bu kadar güzel olabilmesine sevindik.

Elazığ’ı görmeye gittiğinizde sadece Harput ve çevresindeki önemli yerleri ziyaret etseniz kendinizi bu şehrin hakkını vererek gezmiş addedebilirsiniz. Şehrin kahverengi tabelalarının tamamına yakını ya Harput’ta ya da Harput’a yakın yerlerde. Şehrin en güzel izlenebildiği yer seyir terası. Gün doğumunda şehrin mahmur hallerini yakalamak isteyenler için önerilebilir. Burada coğrafi işaretini henüz almış çedene kahvesi içmek bir adet. Tahmis’in menengiç kahvesiyle aynı malzemelerle hazırlansa da Tahmis’in dimağımız, gönlümüz ve damağımızdaki yeri apayrı. Harput’ta her yer sarı kesme taş. Güneşe maruz kaldıkça eskiyen ve rengini alan bu kesme taşlar Harput’un dokusunu oluşturuyor. Camiler, türbeler ve evler sarı kesme taştan yapılma. İnsanın gözünün pasını siliyor. Harput’ta Ağa Baba Türbesi, Seyyid Mansur Baba Türbesi, Ağa Camii, Kurşunlu Camii, Alacalı Camii ve Harput Ulu Camii’ni yürüyerek ziyaret edebilmeniz mümkün. Harput Kalesi yerleşim yerinin biraz dışında kalıyor. Kalede kazı ve restorasyon çalışmaları devam ediyor. Tam olarak ziyarete açılmış değil. Kalenin genel durumu gayet iyi. İçinin gezilebilir hale gelmesi rağbeti artıracaktır. Şefik Gül Kültür Evi, Gülsan şirketler grubu tarafından satın alınarak sosyal sorumluluk projesi kapsamında onarılmış. Yaklaşık iki yüz yıllık geçmişi olan bu konak, Harput konaklarının tüm özelliklerini yansıtmasıyla ön plana çıkıyor. Bu konağın çiçeklerle bezenmiş yüksek duvarlı bir bahçesi mevcut. Girişten itibaren taş doku kaybolup ahşap malzeme ön plana çıkıyor. Konak iki katlı ve ikinci katından terasa çıkılabiliyor. Bu kapı her zaman açık olmasa da açık olduğu zamanlara rastlanılabilir. Her katta “hayat” denilen geniş ortak avlu ve çeşitli odalara açılan kapılar mevcut. Odaların hepsinde bu yöreye dair ayrıntılar göze çarpıyor. Sekiz köşeli kasket, bağlama, duvara asılmış hayvan derileri ve şalvar bunlara örnek gösterilebilir.

Elazığ’dan Erzurum’a geçerken bu şehrin insanının ağzından düşmeyen şu cümleyi düşünmeye başladım: ‘’İşin rast gelsin.’’ Bu huzurlu, kendisini seven, başkasının iyi olmasından mutluluk duyan kısacası haset duymayan insanın sözü. Kendinden, duruşundan ve bulunduğu yerden emin olmayan endişeli kişiler etraflarına huzursuzluk saçar. Endişeleri bulundukları yerle ve dolayısıyla statüleriyle ilgili olan kişilerde bunun en bariz görünümü aşağılama ve küçük görme gibi hallerdir. Bununla beraber bu kişiler kendilerini değersiz olarak gördükleri için aynı zamanda itibar düşkünüdürler. Söz konusu kişiler, etraflarındaki insanlarla aralarındaki mesafeyi artırarak derinliklerinin ölçülmesini veya anlaşılmasını engellemeye çalışırlar. Yetersizlik ve yüzeyselliklerinin bu şekilde örtüleceğine inanmaları henüz dünyayla ilgili gerçeklik algılarının oturmamasından kaynaklanır. Kendilerinden başka hiçbir şeyi dikkate almayan bu kişiler, kendilerine dair gerçek değerlendirmeleri asla yapamaz ve yapsalar bile itiraf edemezler. Sevgileri abartılı şekilde gösterirler. Bu sevinç gösterilerinin köklü bir yalnızlık korkusundan kaynaklandığının bilincinde bile değildirler yahut bu korkularının sezildiğini düşünmüyorlardır.

Muhammed Furkan Kahya
Şefik Gül Kültür Evi
Şefik Gül Kültür Evi
Seyid Mansur Baba Hazretleri türbesi
Elazığ şehir silüeti

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir