Virüs mü Bilim Kurgu Filmi mi?

Çin’in Hubei Eyaleti’ne 252 km uzaklıkta olan Wuhan kentinden çıkıp küresel bir felakete dönüşen corona virüsü bir anda tüm dünyada gündem oldu. Aralık ayında tespit edilen virüs, Çin içinde kendisine hızlı bir yayılma alanı buldu ve kısa süre içerisinde tüm Çin eyaletlerinde görülmeye başlandı. Virüsün neden olduğu bir tür grip hastalığı belli bir yaşın üstündeki insanları ciğerlere yerleşmesi nedeniyle ağır bir zatürreye düşürerek ölümlerine sebep oluyor. Kolay yayılması bu hastalığın bir anda küresel bir felakete dönüşmesinde en nemli nokta olarak görüldü. Hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla alınan karantina önlemleri insanların bir çeşit Hollywood bilim kurgu filmi yaşıyormuş gibi psikolojik dengelerini alt üst etti. Oysa normal şartlarda her sene karşılaşılan grip hastalığı nedeniyle dünyada 80 bin insan ölüyor ancak bu kadar korku ve kaos havası oluşmuyordu.

En Çabuk Yayılan Virüs: Panik

Hastalık hakkında yapılan farklı açıklamalar da fısıltı halinde dolaşan biyolojik savaş söylemlerinin etkisini arttırmaya yetti. İlk önce Çin-Amerika arasında bir biyolojik savaş yaşanma ihtimalinden bahsedildi. Ardından Çin’in, kendi içindeki yaşlı nüfusu azaltmak için böyle bir virüsü bilerek yaydığı söylendi. Dünya nüfusunu 500 milyonun altına indirme fikrine yaslanan bu düşünce aslında Platon’dan beri söylenen bir şeydi. Dijital çağ denilen dördüncü çağın başlangıcı olarak bu virüsün bilerek ortaya çıkarıldığı iddiaları da gündeme geldi. Bu sayede insanlar evlerinden dışarı çıkmayacaklar, nakit para kullanılmayacak, dijital paraya geçişin ön hazırlıkları yapılıyor olacaktı dendi. Komplo teoriler birbiri ardına sıralanıyor ancak hastalık da en az komplo teoriler kadar büyük bir hızla yayılıyordu. Şu an için 110’dan fazla ülkede görülen hastalık için net olarak bir aşı geliştirilemedi. Bazı uzmanlar ise aşının aslında ilk günden beri bulunmuş olma ihtimalinden bahsettiler. Ancak hastalık küresel bir boyuta yayıldığı takdirde gereken ilacın milyonlarca dozda üretilmesi masrafını karşılayacağı için beklendiği de ifade edildi. Çünkü bu bir sektördü ve corona virüsü ile yeni bir denemenin piyasaya sürüldüğünü konuşuluyordu. Ölüm oranı 69-89 yaş aralığında yüksek olan, bunun yanı sıra kronik rahatsızlığı olanlarda ve solunum sorunu yaşayanlarda ölüme neden olan virüs 50 yaş altında ancak %0,2 gibi çok düşük bir ölüm riski oranına sahip. Ancak yine de bu rakamlara güvenmeyen insanlar, korku ve panik havasını besleyecek farklı düşüncelere sarılmaktan vaz geçmiyor.

The Economist’in Kapağı Ne Anlatıyor?

Küresel güçlerin yayın organı olan The Economist dergisinin 2020 kapağı yayımlandıktan sonra strateji uzmanları ve bazı komplo teorisyenleri sosyal medyada analizlerde bulunmuştu. Bu analizlerden en dikkat çekeni derginin kapağında yer alan Tramp, 2020, İran gibi ifadelerdi. Bu ifadeler üzerinden Aralık sonunda yapılan yorumlara göre 2020 yılının ilk döneminde Amerika ve İran arasında savaş olmasa da büyük bir gerginlik olacağıydı. İran’ın millî kahramanlarından kabul edilen Kasım Süleymani’nin Amerika tarafından vurulması bu iddiaların doğru olduğu tezini güçlendirmeye yetti. Dergi kapağında yer alan 2020 tarihinin kırmızı ve yeşil renklerde yazılması İran-Amerika gerginliğine yapılan bir başka gönderme olarak okundu. Ama asıl çarpıcı yorum bu renklerin muhtemel bir salgın hastalık olacağıydı. Yine kapakta yer alan başka ifadeler de yeni yılda salgın hastalık olacağını ve bunun tüm dünyaya yayılacağını işaret eden ifadeler olarak algılandı. Belki bu şifre okumaları ilk anda komplo teorisi gibi geldi hepimize. Ancak daha sonraki kısa süreç içerisinde corona virüsünün çıkması ve küresel bir salgına dönüşmesi kafaları karıştırmaya yetti. Küresel güçlerin, büyük sermaye şirketlerinin ve dünya devi bazı ailelerin dünya nüfusunu 500 milyonun altına çekme teorisini insanlar ciddi ciddi konuşmaya başladı. Aslında teori Platon’a kadar uzanıyordu demiştik. 17. yüzyılda Thomas Malthus’un nüfus teorisi ve 1979 yılında kim tarafından inşâ edildiği bilinmeyen ABD’nin Georgia eyaletinin Elbert County şehrinde bulunan Georgia Guidestones anıtı üzerinde de dünya nüfusunun 500 milyonun altına indirilmesi ifadesi geçiyordu.

Bu anlatılanların hepsi küresel güçlerin bir gelecek projesi olarak okunuyordu. Bu okumanın en önemli nedenlerinden birisi de yorumlara uygun şifrelerin yine aynı küresel güçlerin elinde olan The Economist gibi dergiler aracılığıyla dünya gündemine sürülmesiydi. Aradaki yakınlık ve fikri bazdaki birbirini tamamlayıcılık insan aklını karıştırıyordu.

Tarih Örneklerle Dolu Aslında

Netice olarak her hangi bir grip türünden daha az tehlikeli olan ama devamlı mutasyon geçiren bir virüsün neden olduğu ölümler insanları paranoya derecesinde ruhsal bunalıma girdirmeye yetti. Bazı ülke ve ticaret sektörlerinin büyük yara almasına neden oldu. Korku ve panik havası virüsten daha tehlikeli boyutlara ulaştı şu an için. Evlerinde cola içip Hollywood filmleri izleyen büyük bir kitle, yakın zamanda sokakların, caddelerin tıpkı izledikleri bilim kurgu filmlerindeki gibi cesetlerle dolacağına inandılar. Sağlık ürünleri ve temel gıda maddeleri marketlerde yağmalanma derecesinde tüketildi. Bu arada karaborsacı zihniyeti bırakmamış bazı uyanıklar beş liralık ürünleri elli liraya satarak krizden nemalanmaya çalıştı.

Hiç kimse daha Birinci Dünya Savaşı bitiminde ortaya çıkan ve 75 milyon insanın ölümüne neden olan İspanyol gribini hatırlamadı. 14-15. yüzyıllarda Avrupa nüfusunun yarısını yok eden kara vebayı herkes unuttu. Her yıl kanser, sigara, trafik kazası, değişik gripler ve kalp hastalıklarından ölen yüzbinler ve milyonları konuşmadı. Dünya genelinde on bine dahi ulaşmayan corona virüsü, bu saydığımız hastalıklardan çok daha az can almasına rağmen, onlardan çok daha fazla paniğe ve korkuya neden oldu. Burada virüsün ya da neden olduğu hastalığın çok önemsiz olduğundan bahsetmiyoruz. Normal dezenfekte kurallarına riayet edildiği zaman yaşaması mümkün olmayan bir mikrop üzerinden küresel çapta çıkarılan korku ve kaos algısına dikkat çekmek istiyoruz.

Neden Hollywood Hep Bir Adım Önde?

Corona virüsünün etrafında bir yağ katmanı olduğu için sıcağa ve ya sabuna karşı çok dayanıksız. Virüs, canlı olmadığı için dış ortamda yaşaması süresi 5-6 saatle sınırlı. İnsan vücuduna girdiği andan itibaren ciğerlere yerleşmesi ve hastalığa neden olması 6 saati buluyor. Eller dezenfekte edildiğinde, ağız ve burun tuzlu suyla yıkandığında virüs hemen ölüyor. Bu işlemi günde beş defa yaptığınızda virüsün vücutta yaşama şansı zaten yok. En fazla bir, iki metrede bulaşabilmesi de başka bir durum.

Ancak tüm bunlara rağmen bilim kurgu filmlerindeki korkuyu yaşıyoruz. Çünkü bahsettiğimiz sinema sektörü daha önce bu tarz senaryolar üretmişti ve bilinçaltımız bu paranoyaya uygun olarak dizayn edilmişti. En basiti 2013 yapımı Salgın isimli Kore filmi ve yine Kore yapımı olan 2013 Eylül sonu ile Kasım ayı arasında yayımlanan The Secret Terrius (Gizli Bölge olarak çevrilebilir) dizisi salgın konusunu işliyordu. Özellikle Kore’de yayınlanan dizi direk Corona virüsünden bahsediyor, basit bir grip virüsünün genetiği ile oynanıp mutasyon geçirtildiğini ve böylece çok kısa zaman içinde kitlesel ölümlere neden olacağını anlatıyordu. Dizinin 10. bölümünde virüsün adı, kuluçka süresi, tahribat boyutu detaylı olarak işlenmişti. 2011 yılında vizyona giren ve başrollerinde Matt Damon, Jude Law Michael Douglas gibi ünlü yıldızların oynadığı “Contagion (Salgın)” filmi de corona virüsü bilen yapımlardan sadece bir tanesi. Bunun yanında ABD’li yazar Dean Koontz’un 1981 yılında kaleme aldığı “Karanlığın Gözleri”, Amerikalı medyum ve yazar Sylvia Brown’un 2008’de yazdığı End of TheDays (Günlerin Sonu) kitabı da corona virüsü tahmin eden eserler arasında. Birçok komplo teorisyenin bakmadan yorum yapmadığı kült dizi The Simpson da incelendiğinde corona virüsünü bir bölümde ele aldığı ortaya çıktı.

Şimdi oturup biraz düşünelim isterseniz. Verdiğimiz film, dizi, roman örneklerinin tarihlerini aklınızda tutarak bu dizileri, Hollywood yapımı salgın filmlerini, Amerika patentli romanları izleyen ve okuyan insanların corona ile karşılaştığında panik ya da paranoya yaşamasına şaşırmalı mıyız? Yoksa tüm bunların aslında bilinçli bir oyunun, bir yapbozun parçası olduğunu mu düşünmeliyiz?

Bizim için komplo teorisine çok yatkın diyenler çıkacaktır muhakkak. Ancak tüm bu anlattıklarımız bir kere daha düşünüldüğünde küresel bir komploya mı kurban gidiyoruz sorusunu bu kez birlikte soracağımıza eminim.

Davut Bayraklı

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • Komplo , 28/06/2020

    Fransa’da koronavirüse yakalanan her 5 insandan 1’i ölüyor.

  • Talip , 28/06/2020

    Koronovirüs ilk kez 1960! yılında tanımlandı.

    SARS-Cov adıyla 2002’de Çin’de yaptığı salgında Çin’in açıkladığı rakamlara göre 8000’in üzerinde olgu ve 800 üzerinde ölüm gerçekleşti.
    (Ölüm oranı %10’larda ama çin bu güvenemezsiniz. Her zaman saklıyor! Acilci.net’te yakın tıp olaylarını yazan İbrahim bey var,https://www.acilci.net/li-venliangin-ardindan/ yazısı burada okunmaya değer.)

    MERS-Cov adıyla 2012 yılında Suudi arabistanda salgın yaptı. 2500 küsür ve 800 küsür ölüm gerçekleşti.

    En son ki salgın adı Covid-19 ve tablo malumunuz.

    • Talip , 28/06/2020

      2500’ün üzerinde olgu, 800’den fazla ölüm (fatalitesi yaklaşık %30)
      (sene 2012)

  • Pars-Aslanbey , 26/06/2020

    Televizyonlarda radyolarda ve gazetelerde saatlerce ve sayfalarca işlenen konuları açık ve öz bir şekilde anlatman ve korkudan uzak bilgiyle yaklaşman insanı rahatlatıyor.Ellerine sağlık.

Talip için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir