Serbest “Bekle”yiş Etkisi

Modern çağın getirisi olarak medyatik ve sanal sistemler sayesinde kulak ardı edilmeye çalışılan bir kelimedir bence “beklemek”. Eğer insan, hızlı hareket etmezse çarkta ezileceği, süratle koşan alaca atlara yetişemeyeceği ve hayatı kaçıracağı duygusuyla baş başa bırakılır. Evet, suyun köpüklü olması, hem temiz olduğunu hem de dalgalı olduğunu gösterir. Ama bazen su o kadar dalgalanır ki üzerinde ne kayık ne de gemi durabilir. Bir süre beklenildikten sonra deniz araçlarının hareket etmesi kolaylaşır. Bu yüzden durgunluk olgunluğun ilk adımlarıdır diyebiliriz. 

Tekdüzelik sadece makinalara has bir özelliktir. İnsan ise gelişim ve devinim içinde olmaya muhtaçtır. Öyle ki “bir iş bittikten sonra diğer işe koyul” ayetinde çalışmanın ve bir işten sonra diğerinde dinlenmenin bereketinden bahsederken her işin sonunda mükâfatını Allah’tan beklemenin manevi rahatlığını da sunar bizlere. Bu durum aciz olduğumuzu, her işi tek başımıza gerçekleştiremeyeceğimizi, benliğimiz dışında manen yüksek bir güce kuşkusuz bir şekilde kök salıp beklememiz gerektiğini de vurgular. Lâkin içinde bulunduğumuz çağ beklemeyi ortadan kaldırarak sadece soluksuz bir şekilde çalışmayı önemserken üst bir güç tarafından desteği de görünmez kılar. İnsanın boşluğa düşmesi ve yalnızlaşmasının da müstakbel zemini hazırlanmış olur böylece. Bu yüzden ara ara dinlenme ve beklemeler olmamasından ötürü “tatil” dediğimiz bir kavramı yaşatmaya devam ederiz.

Modern birey için boş vakit eksiklik ve anlamsızlık hissi uyandırır. İnsan, vaktini nasıl değerlendireceğini bil(e)mediğinden genelde ziyan eder. Bu yüzden boş vakit kavramı ya da Ahmet Murat’ın deyimiyle “avarelik görgüsü” okullarda öğretilen bir ders olmadığı gibi avarelik görgüsü edinmeyen bireyin vaktini ziyan etme alışkanlığını edinmiş olacağını belirtir.  Beklemek, içerisinde eylem barındıran en gürültüsüz olgunlaşma, zihni havalandırma ve mayalama evresidir. Ayrıca beklemek; uğraştığımız işlere ayraç koyarak başka işlerle kendimizi meşgul edip önemli gördüğümüz asıl işin demlenmesine yardımcı olur. Eğer bir birey beklemenin lütuf olduğu bilincine varmamış ise hayat rüzgârında savrulmaya da mahkûm olur.

Mehmet Dinç’in “Beklemek Nimettir” konferansında “Waiting” adlı bir parça açmıştı. (https://youtu.be/IR_TQT8M_lo) Parçanın başında beklemekten sıkılan bir insanın masaya vurarak çıkardığı sesler duyulurken yavaş yavaş sıkıntı, devam eden ritmik hareketlerle muhteşem bir müziğe dönüşmeye başladı. Can sıkıntısı, kendi müziğini oluşturmuştu. Sıkıntının şarkısı, şarkının sıkıntısını içeriyordu. Beklemek tam böyle anlarda cömert davranarak hayatın, ritmini bulmasına yardımcı olmuş ve masada yeteri kadar beklemeyi öğrenenlere hayat yardım edecekti. Can sıkıntısı, ruhun gelişimi ve bireyin kendine özgü sanat biçimlerini bulması için ya da yaşamın hokkabazlıktan ibaret olduğunun farkına varılması için gereklidir. Beklemek için de aynı durum söz konusudur. Beklenti de beklemekten gelir. Beklenti içinde olan, beklemeye hayat soluğu üfler. İç dünyasında hayatın imgesini yeniden yeniden kurar. Beklenti, insanın içinde büyüdükçe beklemenin toprağını temizler. Eylemsiz eylem hâli gibi görülse de hayatın kriz anlarında duyguları yatıştırmaya ve anlamaya da fırsat sunar. Bazen çaresizliğin farkına varılması, görünmeyenin görülmesi için beklemek gereklidir. Zaman, en onulmaz yaraları iyileştirerek bir madalyon gibi yılların saçlarına kirazlar takar. Beklemenin oluşturacağı yılgınlığı yaşamın renkleriyle süslemiş olur böylece.

Sinem Çağlancı


Beklemek Dosyası Yazıları

Tarihin Bekleyen Yüzü: Girit
Beylik Bir İş Olarak Beklemek
Beklemenin Halleri
Beklemek
Bekleyen ve Beklenen
Beklemek Zamana Şahitlik Etmektir

 

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • ah be , 01/08/2022

    Dosyanın en sağlam yazısı olduğunu ileri sürecektim ki son iki cümleyi okuyunca vazgeçtim. Harikülade başlayıp aynı şekilde ilerleyen yazıda; “Zaman, en onulmaz yaraları iyileştirerek bir madalyon gibi yılların saçlarına kirazlar takar. Beklemenin oluşturacağı yılgınlığı yaşamın renkleriyle süslemiş olur böylece.” cümleleri kurularak şairaneliğin cezbedici tuzağına düşmüş yazar. Yılların saçları yoktur, olsa bile saça kiraz takılmaz. Takılsa bile kiraz bir süs nesnesi değildir. Bunlar şiirde imge potansiyeli taşıyan teşbihler olarak değerlendirilebilir ama nesirde olmaz, olmamalıdır. Yine de Sinem hanımı kutluyorum, yazı gayet güzel. Eleştirilerimi dikkate alacak olgunlukta olduğuna inanıyorum; yaptığını haklı göstermek gibi bir yola sapacağı kanaatinde değilim. Bu da gıyaben yazdıkları üzerinden tanıdığım yazar hakkındaki hüsnü zannımdır.

    • sinem , 01/08/2022

      çok teşekkür ederim eleştiriniz için💐 başka metinlerde dikkat edeceğim eleştirinize.

    • ah be , 01/08/2022

      Asıl beni şaşırtmayan geri dönüşünüz için ben teşekkür ederim. Böyle özgün benzetmeleri şiirlerinizde görmek dileğiyle.

  • hasna para , 01/08/2022

    Sitede bir daha yorum yapmamaya niyetlenmiştim ama iyi yazı karşısında bir şeyler yapma sorumluluğu hissediyorsunuz..

  • hasna para , 01/08/2022

    Sinem’in bu yazısını çok beğendim. Bu konu üzerinde düşünerek yazdığı belli. Çalışılmış temiz bir metin. Umarım şiirin yanında iyi nesirler yazmaya da devam eder.

    • sinem , 01/08/2022

      💐♥️

hasna para için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir