Ve karar günü geldi çattı!
Gönlü yeterince yumuşamamış, göz kapakları kendi öz yaşlarına bulanmamış kişilere verilecek büyük cezaları açıklıyoruz.
Ömer Ertürk: 8 yıl 6 ay boyunca oruç tutma cezası aldı. Avukatların itirazı sürüyor…
Mustafa Çolak: 11 yıl 4 ay boyunca K. Çekmece Belediyesi’nde gerçekleşecek nikâh törenlerinde evlenecek tüm çiftlerin nikâh şahitliği cezasını aldı. Sayın Mustafa Çolak’ın cezasına itiraz etmemesi ise gözlerden kaçmadı…
Aydoğan K: 16 yıl 3 ay boyunca bekâr yazarlara pizza yapma cezası aldı. İtalyan sosu ve mozzarella peynirinden kısması durumunda o hafta bulaşıkları yıkama yaptırımına maruz kalacağı uyarısı ise salonda gergin dakikaların yaşanmasına neden oldu. Aydoğan K’nın “Hâkim bey bir menemen nelerine yetmiyor?” isyanıyla düştüğü acı durum ise şair adayı yeteneklere gözdağı gibiydi.
Mehmet Raşit Küçükkürtül: 34 yıl boyunca New York metropoliten bölgesinde İngilizce şiirler ve soneler okuma cezasına çarptırıldı. İtirazı hâlinde bale yapma cezasının da dosyada hazır bekletildiği bilgisini aldık. Sayın Küçükkürtül’ün adliye koridorlarında yankılanan “Bunlar! Haddizatında alçak bir komplö!” haykırışları ise davanın diğer detaylarından…
Davut Bayraklı: 29 yıl boyunca hümanizm içerikli yazı ve hikâye yazma cezası aldı. Of ve çevre ülkelere girişi ise 17 yıl boyunca yasaklandı. Savcıların ortak mütalaalarında Hollanda’da yaşama cezasının da yer aldığı bilgisine ulaştık. Bu arada bir minibüs dolusu adamın duruşma salonuna sopa ve meşe odunlarıyla girdiğini öğrendik. Sıcak saatler…
Bilal Can: 71 yıl 11 ay boyunca eline kelepçe vurma ve kurşun ve tükenmez olmaz üzere bilumum kalemlere dokunmama cezasına çarptırıldı. Salonda “Olsun ellerim yoksa ayaklarım var. Heh heee!” bağırışı ise mahkeme heyetinin çaresiz bakışları arasında kayıtlara geçirildi.
Mehmet Erikli: 53 yıl 4 ay sabah şekeri programına seyirci olarak katılma ve yerli yersiz alkışlama cezasına çarptırıldı. Cezasına ek olarak ev işlerinden bunalan ve bohem hayatına giren apartman kadınlarına börek yapma cezasının da ilave edildiğini öğrendik. Ayağa kalkarak savurduğu “Yuh ulan yuh!” bağırışları ve tuhaf hareketleriyle sayın Erikli jandarmalar tarafından güçlükle yatıştırıldı.
Fedai Tunca: 22 yıl boyunca ülkede çıkan resim ve görsel içermeyen sırf yazılarla dolu; bütün makale, dergi gazete ve mecmuaları bir bir okuma cezası verildi. Üçkâğıda yatmaması için okuduğu bütün metinlerin çiçek kenar süslü defterine özetini çıkarma cezası da eklendi. Ayrıca çevresinde “Başkan” lakabıyla anıldığına ve azmettirici olduğuna ilişkin kararda cezasının 42 yıla çıkarılmasına kanaat getirildi.
Emre Baştuğ: 26 yıl 2 ay Flash Tv’de program sunma cezasına çarptırıldı. Cezaya itirazı hâlinde her gün saat başlarında halay çekme uygulamalarının da raporda olduğu bize gelen bilgiler arasında…
Mehmet Necip: Müebbet hapis cezası aldı. Sayın Dücane Cündioğlu’nun bilfiil asistanlığını yapma, ömür boyunca fotokopilerini çekme ve çayını dökmeden getirme cezaları aldı. Avukatların teşekkürleri ise basının ilgisini çekmeye devam ediyor.
Mükerrem Mete: 2 yıl 8 gün boyunca avokado suyu içmeme cezası aldı(!) Kaçma ihtimalinin bulunmaması, mahkemedeki iyi hâli ve adamın hası gibi nedenlerden ötürü tahliye edilmesine karar verildi. Haberi televizyonlardan öğrenen halk meydanlara akın etti. Mahkeme bahçesi içerisinde sıraya giren bir takım yandaşların ise el öpme sırasına girmesi büyük şaşkınlık yaşattı. Kararı haksız gören halkın ise “Bu kimin yeğeni yaa?” “Ağır abilerden demek!” “Yahu dayısı kim ki acaba?” “Adam da ensesi kalınlardanmış bee!” konuşmaları ise duyulur gibi oldu. O değil de Sayın Mükerrem Mete bu cezayı hiç hak etmedi aslında…
Sulhi Ceylan: Ağırlaştırılmış müebbet cezası aldı. Ömrünün sonuna dek çok konuşan, ağır dedikodular yapan, kayınvalidesini çekiştiren, eşinin iş dönüşü doğrudan ellerine bakan ve akabinde “Ne yani beni bu kadar mı seviyorsun?” hatta sonrasında “Ben anlamıştım zaten böyle olacağını.” söylemleriyle ömür bitiren, bunların üzerine bir de “Ya herif şu çoraplarını niye kanepenin üzerinde bırakıyorsun?” sorunsallarıyla muhatap olabilecek fettan bir kadınla evlendirilmesine karar verildi. Kararın okunması sonrası baygınlık geçiren Sulhi Ceylan’a ilk müdahale bahçede bekletilen sağlık görevlilerince yapıldı. Ambulansta serumu takan hemşireye bir ara “Canımsın” demesi üzerine kalabalık tarafından durumun ağırlaştığı kanaat edilip nöroloji uzmanlarınca yoğun bakıma alınmak üzere apar topar hastaneye kaldırıldı.
Mustafa Cemaleddin: Cezai ehliyetinin olmadığına karar verildi. Ankara Barosu şokta!
Abdullah Karaca: Tam iki kez ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırıldı. Hayal kurabileceği bütün zaman ve mekânlardan tecrit edilmiş bir bodrum konfeksiyonunda adamakıllı çalışıp akıllı olmasına karar verildi.
Ayrıca mahkeme heyeti tarafından;
– Abdullah Karaca’nın Cuma günleri Kadıköy meydanında Roman teyzelerle şiveli çiçek satmasına;
– Her akşamüzeri Etiler’de bir köprü üstünde “Marjinal oldum, pişmanım. Açım, yardım edin!” kartonuyla birlikte dilenmesine;
oy birliği ile karar verilmiştir.
Tuttuğu avukat ordusunun mahkemedeki hâkim ve savcılara itirazları fayda vermeyen sayın Karaca bir ara kendini kaybetti. Karaca’ya ilk müdahaleyi siyah fötr şapkasıyla dikkatleri üzerine çeken matmazel edalı bir bayanın yapması ise edebiyat camiasında büyük yankılara sebep oldu. Yoksa Leyla gerçek miydi?
Sıkı durun! Haberin peşinde olmaya devam ediyoruz…
10 Yorum