Bir Erkek Ya Bekârdır Ya Tövbekâr

İrfan, akıl yürütmeye ve mantıki kanıtlamalara dayanmayan bir bilgi türü olup keşf ve ilham yoluyla elde edilir. İrfanın madeni kalptir ve velilerin deyimiyle irfan, hakikatin vasıtasız idrakidir ki aklî bilgiden üstündür. Çünkü ârif ile mâruf arasındaki perde kalkmıştır. Perdenin olmaması ise tevhidin izharıdır. Kısacası irfan tecrübî bir bilgidir. Kitap okumakla değil, “olmak” sonucu elde edilir. Yani “bilmek”; sadece ve sadece “olmak”la ilgilidir. Olmadan bilinemez. Olmak ise amelle bağlantılıdır. Daha açık ifade edersek önce eylem sonra teori oluşur. Eylem olmadan teorinin olması mümkün değildir. Bu ve daha fazlasını Feyyaz Kandemir’le defalarca konuştuk. İrfanî bilgiye ulaşma şartları üzerinden tek tek geçtik. Velilerin ayak izlerini izlemenin önemini ve kişinin kendini belli bir süre yalnız kılması gerektiğini hep konuştuk. Belli bir süre… Meğer anlatamamışız. Kendimizi Eyüp nikâh salonunda bulduk.

2020 yılı artık yıl. Yani dört yılda bir şubat ayının 29 çektiği yıllardan biri. Bugünün, Edebifikir ekibi için artık bir ritüel halini almış cumartesi buluşmalarımızdan birisine isabet eden gün olmasından başka bir anlamı yoktu. Tâ ki Feyyaz Kandemir’in 29 Şubat Cumartesi günü saat 15.00’de nikâhlanacağını öğrenene kadar. Edebifikir’in Kadıköy buluşmalarının bıçkın delikanlısı Feyyaz Kandemir, her cumartesi saat üçte buluşmamız olduğunu bildiği halde seçe seçe bu tarihi ve saati seçmişti. İlk önce inanmak istemedik. Şaka olduğunu düşündük. Gazetelerde tekzip yazılarının yayınlanmasını, radyolarda asparagas haber olduğunun duyurulmasını bekledik. Beklentiye girmemeyi öğrenememiş olmamızdan olsa gerek yine yanıldık. Bekârlığa methiye düzen, bize müdanasız olmakla ilgili çeşit çeşit şerhler düşen Feyyaz Kandemir’i özlediğimizi o an hissettik. Sahi neredeydi o eski Feyyaz? Hâlbuki biz aynı yerdeydik.

Edebifikir için düğün merasimleri eylem alanlarıdır. Bunu herkes bilir. Feyyaz’ın nikâhının kıyılacağı gün ekip olarak öğleden sonra her zamanki yerimizde buluştuk. Tek eksiğimiz damattı. O bizim eskimizdi. Şu an için eksiğimiz. Korkumuzsa, varlığının ‘eksik’ten ‘eksi’ye doğru evrilmesi. İç seslerimiz vasıtasıyla bunları konuşurken kendimizi Eyüp nikâh salonunda bulduk. Sulhi Ceylan, son derece hüzünlüydü. Furkan Kâhya, zihnini kavuran bir dünya soru yetmezmiş gibi Feyyaz Kandemir’in neden rahatını bozduğunu düşünüyordu. Adem Suvağcı eylem pankartlarını taşımanın verdiği sorumluluk duygusuyla sakin gözüküyordu ama o da şaşkındı. Faruk Karuç, Ömer Faruk Alıcı ve Raşit Aktay ise son derece heyecanlıydı. Sonuçta nikâh basıyorduk. Muhammed Koç ise vakur duruşu ile biz ne nikâhlar bastık, taktığımız altınlar buna şahittir diyordu sanki.

Öncelikle Furkan Kâhya ve Bilal Taş, eylemin yapılacağı yer için nikâh salonunda keşif yaptı ve böylece eylem yeri belirlenmiş oldu. Nikâh salonunun sağ ön yan tarafında konuşlanıp Feyyaz Kandemir’in ağzından “EVET” kelimesi çıkmadan onu son kez ikaz edecektik. Fakat sanki saat ısrarla üçe gelmek istemiyordu. Birileri saniyeyi tutmuş vakit ilerlemiyordu. Ya da bize böyle geliyordu ama sonunda vakit geldi ve biz de yerlerimizi aldık. Adem Suvağcı pankartları çıkardı ve Sulhi Ceylan ise tek tek ekibe dağıttı. Duvar dibine suikaste hazırlanan tetikçi ciddiliğinde dizildik. Aramızda tek gülümseyen kişi Raşit Aktay’dı. Onu anlayabiliyorduk. Nişanlıydı. Sahneye baktıkça kendisini orada hayal ediyordu. Körlük işte! Feyyaz Kandemir’i esir alan onu da almak üzereydi. Bu Edebifikir’in kaçıncı vuruluşuydu kim bilir? Son olmayacağı da belliydi. Editörümüz hakkında şayialar duyuyorduk.

Eylem anı geldiğinde Adem ve Furkan “Feyyaz abi” diye seslendiler. Feyyaz bu nidaları işitti ama oralı olmadı ilkin. Eğer duyabilmiş olsaydı o an “hayır” demeye tenezzül bile etmez, masadan kalkar, bizle kucaklaşır ve nikâh salonundan hızla kaçardık. Ama öyle olmadı. Derken misafirlerin ilgisi üzerimize odaklandı. Damat bey de bize bakmak zorunda kaldı. Ve sonra o kelime ağzından çıktı: EVET. Akabinde gülümseyerek mikrofona eğildi ve “Edebifikir’e selam olsun!” demekle yetindi. Evet, sadece bir selam etti. O an yaşadıklarımızı yüklenecek bir kelime henüz bulunamadı. Kelime kap idi sonuçta. Manaları taşırdı. Demek ki onun da taşıyamayacağı manalar vardı. Ama biz böyle hayal etmemiştik. Feyyaz’ın bizi anlayacağını, sonra dünyanın belirsiz bir tarafına kaçacağımızı ve oradaki halkların sesi olacağımızı düşünmüştük. Çünkü mutlu insan kendini yalnız kılamazdı. Mutluluk hayatı çoğaltmak demekti. Mutlu birinin kendi ben’i üzerinde düşünmesi beklenemezdi.

Nikâh bitip kendimizi sokaklara attığımızda bir eksiktik. Ama Edebifikir’de “bir” biz anlamına geliyordu. Eksikliğimizi ifade edecek bir sayı yoktu. Sessizce yürürken yarın bizi kimin vuracağını düşünmeye başladık. İnsan en çok vurulurken güzeldi.

Edebifikir

DİĞER YAZILAR

5 Yorum

  • A... , 04/03/2020

    “Bir erkek ya bekardir ya da tövbekar” onermesinin bekarlık kısmını bırakıp tövbekar kısmına tevcih eden Feyyaz Kandemir kardeşimizi tebrik ediyorum. Rabb’im Nasuh Tövbe nasip etsin ki kurtuluş yolu o yöndedir. İnşallah edebiyat ve fikir alanında çekirdekten yetişecek evlatları olur. Dua ve selametle…

  • Süleyman Emre , 03/03/2020

    Bu eylem planının içinde yer almak için neler vermezdim… Feyyaz abime mutluluklar, Sulhi abime ve ekibe selamlar

  • Mağaradaki , 03/03/2020

    Feyyaz abimizin yerine artık halı saha maçlarına gelebilirim.

  • İnsanların evli olmasına karşı olmamak gerek. Evlensinler ama asıllarını unutmasınlar. Sakın ola bekarlara acır gibi veya küçümser tavırla bakmasınlar. Yaşamanın esas gayesinden ırak kalmasınlar.

  • Muhammed Furkan , 03/03/2020

    Feyyaz Kandemir sevdiğimiz bekar bir abimizdi.

Mağaradaki için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir