Tarihî Yarımadada Bir Gün

Nobel ödüllü yazarların imzalamadığı kitapları imzalamak için Edebifikir’den arkadaşlarla tarihî yarımadaydık. Büyük muharrir, üstad, mümtaz kalem Muharrem Cezbe beyefendi de bizimle birlikteydi. Süleymaniye’de, Vezneciler’de Genç-Fed’in yeni binasına gittik.

* Ntv Tarih’in verdiği Neşet Ertaş CD’si ellerde şöyle bir dolanıverdi.

* Yıldırım nikâhıyla kelepçeyi parmağına takan Mustafa Cemaleddin bütün arsızlığıyla kendini savundu.

* Hazret-i Pir İbn-î Arabî hazretleri hakkında Kitsan yayınlarından çıkan bir kitap konuşuldu. Alexandr Knysh’in Tasavvuf Tarihi kitabı masadaydı.

* Orhan Veli’nin, çok kötü bir şair olduğu ile çok iyi bir şair olduğu gibi iki zıt fikir, bizi Vezneciler’den Sultanahmet’e kadar getirdi.

* Kızlarağası Medresesi’nde, Yazarlar Birliği’nde çay içtik. Çay içecek ne kadar az mekân var buralarda. Her tarafı turistlerin sarması rahatsız etti bizi.

Yusuf Kaplan da Yazarlar Birliği’nde bir grup genç insanla birlikte oturuyordu. Yusuf Hoca’yla alakalı takdirler, güzel temenniler, dualar…

Mustafa Tatcı’nın Pendik’teki Niyazî Mısrî hakkındaki sohbeti konuşuldu. Niyazî Mısrî iki kere sürgüne gönderilmiş. İkincisinde hazret, Osmanlı hakkında şöyle demiş: “Devletin inkırâzı (dağılma, çöküş) için dördüncü kat semâya bir kazık çaktım; onu benden başkası çıkaramaz!”

* Cağaloğlu yokuşundan Sirkeci’ye inelim diye yürüdük. Sezai Karakoç’u pencereden namaz kılarken fark ettik. Uğrayalım, birkaç kitap alalım, hem de Sezai Bey’in hatırını soralım dedik.

* Sezai Bey, takım elbisesini giymişti. Partiye haftalık konuşma için geçecekmiş. Rafta Mehmet Akif Ersoy’un meali diye piyasaya sürülen kitap vardı. Koska’nın plastik kabından lokum ikram edildi. Sezai Bey’in yanında üç kişi vardı. Çok kalmadık, belki bir iki dakika hal hatır sonra kitaplar alınıp Cağaloğlu yokuşundan aşağı…

* Sezai Bey’in “Yitik Cennet” kitabı için Ekrem Demirli hocanın söylediği “Modern bir Fusûs’ul Hikem şerhidir” sözü zikredildi.

* Günün tüm yorgunluğu yapılan ziyaretlerle ve içilen çaylarla giderildi. Ama bu şehrin trafiği, gürültüsü ve ruhumuzu açacak mekânların etrafını saran turist çılgınlığı canımızı sıkmadı değil…

* İstanbul’u yeniden elde etmenin bir yolu yok mu diye düşündük belki de! Bu kalabalıklar, bu çığlıklar bize çok yabancı geldi.

DİĞER YAZILAR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir