Başımdan Geçmeyenlerin Hikâyesi I

İlginç  bir yazı dizisine başlıyoruz: “Başımdan Geçmeyenlerin Hikâyesi”
 Attila K. Sezer yazdı, yazacak…

***

Artık, bir yerlere kurulup düşünmek yerine masamın üstüne çıkıp yazmak istediklerimi teker teker bekleyeceğim. Ya da pencere önü, kapı dibi beni bu bekleyişlerde misafir edebilir. Nasıl zencefilli, limonlu, naneli çayın yanında ne yenirse “iyi gider” diyemiyorsak benim de yanımda “zaman” iyi gitmiyor. İnsan, başından iyi durumlar, olaylar geçmesini ister. Bu bir hevestir. Ama aynı zamanda insanın iyi yaşama iştiyakını da artıran bir mesele bu. Bense bir insanın başından geçmesini asla istemeyeceği ne varsa onları başımdan geçmiş gibi yapacağım size. Yani sizi kandıracağım. Yalanın kuyruklusunu, peşime takıp dolanacağım, ama başımdan geçmeyenlerin hikâyesini olmadık zaman aralıklarında karşıma dikilip sırıtan hımbıl bakışlı (o da neyse) adamlara ve bir o kadar lambur lumbur kadınlara anlatacak değilim. Dik başlı ve genellikle masasının üstünde tüneyip de düşünen insanlara ithaf ederekten sözlerimi dolandıracağım. Duydunuz. Dolandıracağım. Yani şimdi yaptığım gibi laf geveleme, laf ebeliği, laf çevirme işlerini üstlenip sizi dolandıracağım. Başımdan geçmeyenlerin hikâyesine başlayamadım bile. Zaten başlamaya niyetim de yoktu. Ama ben gene de küçük bir “başımdan geçmeyen” aktarayım size.

Geçenlerde, bir adam sokuldu yanıma ve usulca kulağıma doğru yükseldi (çünkü eğilemezdi boyu küçüktü ve ben de az boylu değilimdir hani) ve şöyle dedi: “Üstümde yıldızlı gök, içerimde ahlâk yasası” Çok iyi beyim. Benim üstümde de aynı gök duruyor fakat seni benden ayıran tek şey sadece bu içinde tuttuğun ahlak yasası mıdır? İçimden geçirdiğim bu cümleyi, içimden cımbızlayıp alan adam bir daha yükseldi kulağıma ve şöyle dedi: “Hukukta temel olan eylem özgürlüğüdür. İşte o sebeple içerimdedir ahlâk yasası.” (Bir Königsberg’li gibi konuşuyordu.) “İyi böyle söylüyorsun da insanların içleri boşaltılmış vaziyette, sözlerin içini ne kadar doldursak da kâr etmeyecek değil mi?” diye bir soru sordum ben de. O da bana soruyla karşılık verdi: “İyiyi nasıl belirlersin?” ve ekledi: “İşte bu bir problemdir.” Şöyle cevapladım bu soruyu: “İyi istenç burada anahtardır.” Gülümsedi. Sırtımı sıvazladı. Aferin dedi; beni iyi anlamışsın.*

(*)Kant

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • raşitçi , 22/10/2013

    güzel olmuş.

raşitçi için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir