“Önümüzdeki On Yıl İçinde Türkiye’nin İslâmî Bir Dönüşüm Geçireceğini Düşünüyorum”

Aşağıdaki metni, AFA yayınlarının “21. Yüzyıla Doğru Dizisi – 13” alt başlıklı, Şahin Alpay tarafından hazırlanmış “2020 yılında Türkiye” isimli risaleden derledim. Şahin Alpay, Cumhuriyet gazetesinde 26 Mart – 13 Nisan 1991 tarihleri arasında, adı geçen kitapta toplanacak olan bir araştırma neşretmiş. Bu araştırmadaki sözlerini derlediğim İsmet Özel başta olmak üzere İsmail Kara, Tarık Buğra, Osman Kavala, Tansu Çiller, Bülent Eczacıbaşı, Şükrü Elekdağ, Turhan Yazgan, Aziz Nesin, Melih Cevdet Anday gibi birçok şahısla görüşülmüş ve Türkiye’nin 2020 yılında nasıl bir vaziyeti olacağı sorulmuş. Şahin Alpay, görüştüğü kimselere şu sualleri sormuş:

  • Türkiye Gelişmiş Ülkeleri Yakalayabilir mi?
  • “Açık Toplum” Olacak mıyız?
  • Şeriatçılar Kazanabilir mi?
  • Ayrılıkçılar Başarı Sağlayabilir mi?
  • Dünyadaki Yerimiz Ne Olacak?
  • Rusya ile ilişkilerimiz Nasıl Gelişecek?
  • Türk Birliği Kurulacak mı?
  • Ege Bir Barış Denizi Olacak mı?
  • Güney komşularla İlişkiler Düzelecek mi?

Şahin Alpay’ın görüştüğü kimselerle yaptığı mülakâtların kayıtlarından seçmeler yaptığı ve iştirakçilerin bütün ifadelerine yer vermediği görülüyor. İsmet Özel’in de fikirlerine belli başlıklarda yer vermiş, bunları aşağıdaki metinde bulacaksınız. Kitaptaki metinle gazetedeki metin mukayese edilmiş ve Şahin Alpay’ın kitaplaştırırken herhangi bir ilavede bulunmadığı anlaşılmıştır. Verdiğimiz sayfa numaraları kitaptan, tarihler ise gazetede neşredildiği güne aittir.

(Mehmet Raşit Küçükkürtül)

Türkiye Gelişmiş Ülkeleri Yakalayabilir mi?

Şair ismet Özel de, Türk ekonomisinin geleceğiyle ilgili koşullu bir iyimserliği dile getiriyor. Bu koşul, Türkiye’nin önümüzdeki 10 yıl içinde alacağı bazı temel siyasî kararlardır. Önümüzdeki on yıl içinde Türkiye’de bir “İslamî dönüşüm” olmasını bekleyen Özel, görüşlerini şöyle açıklıyor:

“Bence Türkiye gerek genç nüfusu gerekse halkının daha iyi yaşama özlemi nedeniyle hayli dinamik bir toplum. Daha iyi yaşama yalnız maddî planda değil. Çünkü maddî imkânlar ele geçirildikten sonra bu imkânların hangi ‘anlamlarda’ tekrar temellendirileceği sorusu da herkesin önüne geliyor. Bu yüzden önümüzdeki otuz yılda gerek refahın, gerekse bu işlerin hangi kanala sokulacağı konusunda bir gelişme olacağına inanıyorum… Türkiye özgün bir bileşimi elde edebilecek imkânlara sahip bir ülke. Önümüzdeki on yıl içinde hangi alanlarda kendi çıkış yolunu bulabileceğine dair bazı temel kararlar alabilir. Önümüzdeki on yılda Türkiye hangi çerçevede büyüyeceğini ya da kendi ayakları üzerinde durabileceği yolu belirleyecektir diye düşünüyorum. Geri kalan yirmi yılda da gerek yatırım gerekse sonuç olarak bunun ürünlerini görecektir.”

“2020 Yılında Türkiye” araştırmasında görüşlerini aldığımız kişilerin bir iki istisna dışında kalan büyük çoğunluğu, otuz yıl sonra Türkiye’yi dış rekabete açık bir piyasa ekonomisi olarak görmekte. Başka konularda hayli farklı fikirlere sahip olan şair İsmet Özel ile TÜSİAD eski başkanı Cem Boyner’in görüşleri arasında benzerlik görülüyor. Özel’e göre: “Türkiye üzerinde bulunduğu topraklar itibarıyla hiçbir zaman otarşik bir toplum olamaz. Öyle olması onun hem yoksulluğa, hem de kişiliksizliğe mahkûm edilmesi demektir. Önce komşularıyla, sonra ilgi kurabildiği ülkelerle canlı bir ekonomik ilişkiyi sürdürmek zorundadır. Bunu yapamadığı zaman yıkılması söz konusu olur. Fakat bunun anarşik bir piyasa ekonomisi düzeniyle yürütülmesi hem Türkiye’nin toplum yapısına aykırıdır, hem de eğer birtakım hedefler gözetilecekse, bunların gerçekleşmesini imkânsız kılacaktır. Türkiye katı bir planlama değil, ama organize bir ekonomik politikanın yürütüldüğü bir ülke olmak zorundadır.”

Sy.33-34
5 Nisan 1991, Cumhuriyet, sy.14

“Açık Toplum” Olacak mıyız?

Şair ve yazar İsmet Özel’e göre, Türkiye’de demokrasi İslamcı hareketi iktidara götürmektedir. Türkiye önümüzdeki yıllarda bir “İslâmî dönüşüm” yaşayacaktır. Özel görüşünü şöyle açıklıyor: “Türkiye’de toplumun öz değerlerine dönüş yönünde bir akım var. Bu akımın adını koyalım: İslâm’a yöneliş var. Türkiye’de demokrasi, kesintiler olmasına rağmen sürekli olarak İslâmî bir çerçevenin toplum hayatına daha belirleyici bir damga vurması yönünde gidiyor. Tek parti dönemi sona erer ermez, CHP’nin içinden bir DP çıkıyor. DP’nin Müslümanlığa eğilim göstermesi bakımından CHP’den kalın çizgilerle ayrıldığını görüyoruz. Arkasından AP geliyor. İktisadî politikaları bir yana, onun da Nurcuların ve Süleymancıların örgütlü desteği olmadan ayakta duramayacak bir yapısı var. Arkasından MSP… 1980 sonrasında ANAP ve Refah Partisi. Bunlar yanısıra DYP… Yani, Türkiye’de siyasî anlamda demokratikleşme artarken, İslâmî talepler de yoğunlaşıyor… Türkiye’nin 45 yıllık demokrasi tarihi İslâmiyet’e evet mi, hayır mı noktasına geldi. Bu yüzden Türkiye’de insan haklarının korunması ve savunulması meselesini Müslüman bir toplumda, insan haklarının nasıl şekil alacağı meselesinden koparamayız. Yani bugün üzerinde kafa yormamız gereken şey şudur: Türkiye geriye dönecek ve İslâmî talepler baskı altına alınarak bir Batılı model mi empoze edilecek, yoksa İslâmî çerçeve esas alınarak modern dünyanın gerekleriyle İslâmî esasların nasıl uzlaştırılacağı meselesi mi ele alınacak… Demokrasi çoğunluk yönetimi ise, çoğunluk Müslümanlardır. Ben önümüzdeki yıllarda İslâmî hareketin iktidara geleceğine inanıyorum.”

İslâmî hareket çoğunluğun desteğini alarak iktidara gelirse, demokrasinin öteki temel ilkesi olan azınlıkta kalanların hak ve özgürlüklerine saygılı olacak mıdır? Özel bu konuda şunları söylüyor:  “Araçlar, amaçları belirler. Dolayısıyla Türkiye’de İslâmî dönüşüm sağlam, kendine güvenen bir politik başarı sonucunda elde edilmişse, hiç şüphesiz başka insanların, başka önerilerin önünü tıkamak ihtiyacını duymayacaktır… Eğer Türkiye’de Müslüman iktidar seçimler yoluyla ve demokratik işleyişin sağlıklı yürütülmesi sonucunda sağlanırsa, bu çizgi devam edecektir. Ama eğer bir oldubitti sonucunda ve bir politik zorluğun aşılması şeklinde ortaya çıkarsa buna kimse bir şey diyemez.”

Sy.63-64
28 Mart 1991, Cumhuriyet, sy. 14

Ayrılıkçılar Başarı Sağlayabilir mi?

Türkiye’nin önümüzdeki on yıl içinde bir “İslâmî dönüşüm” geçireceğini savunan şair İsmet Özel’e göre, Kürtlerin “İslâmî dönüşümde önemli bir rolü olacak.” Özel ne ayrı bir Kürdistan devleti kurulacağına ne de Kürtlere herhangi bir şekilde özerklik tanınacağına ihtimal veriyor. Özel’e göre Kürtler, Trakya’da ve Anadolu’nun herhangi bir yöresinde yaşayan tüm diğer insanlar gibi “bütün iktisadî ve sosyal haklardan yararlanabilecekleri bir kaynaşma” içinde olacaklardır: “Kültürel bakımdan Kürtlerin ne durumda olacakları tüzüklerle belirlenemez. Bu onların ne kadar ehil olduklarına bağlı olarak ortaya çıkacaktır. Burada politik değil, kültürel güç söz konusudur…”

İslâmî dönüşüme uğrayan Türkiye’de, “yasakçı bir düzen kurulacağına” inanmayan, dolayısıyla bir dil yasağı olmayacağına inanan Özel, yine de Kürtlerin dil tercihinin Türkçe yönünde olacağını düşünüyor. “Bizim Giritliler kalkıp Yunanca konuşalım diyorlar mı?” diye soruyor.

Sy.111-112
30 Mart 1991, Cumhuriyet, sy.14

Dünyadaki Yerimiz Ne Olacak?

Şair İsmet Özel’e göre, bugün çeşitli güç merkezlerinin etkisi altında olan Türkiye otuz yıl sonra “kendi başına bir cazibe odağı” olacak. Özel, Türkiye’nin konumunu şöyle çözümlüyor: “Rusya’nın Türkiye’yi çekim alanına alabileceğini sanmıyorum. Çünkü Rusya’nın kendisi çekim alanında olan bir ülke. İkinci olarak, İslâm dünyası denilen şey, gerçek değildir. Çünkü bu ülkelerin hemen hepsi eski sömürgelerdir. Bu ülkelerin yönetimleri hiçbir zaman Müslüman ülkeler arasında işbirliğini sağlayabilecek bağımsızlığa sahip değildir… Ben Türkiye’yi çok özgün bir ülke olarak görüyorum. Türkiye ne diğer İslâm ülkeleri gibi eski bir sömürgedir, ne Rusya gibi katı bir parti organizasyonunun hem daralttığı hem hantallaştırdığı bir ülkedir, ne de kapitalizmin ana vatanındaki rasyonel ve sonuç alıcı işleyişe sahiptir. Türkiye’nin dünyada özgün bir yeri var. İktisadî olarak gittikçe periferik bir ülke olmakla birlikte, siyasî anlamda bağımsızlık şansını kullanabilecek bir ülkedir. Türkiye’de kararlar hâlâ dışarıdan zorlama sonucunda alınmıyor. Hâlâ kendi başımızın çaresine bakmak gibi bir derdimiz var. O yüzden Türkiye şansını şimdi kullanmak zorundadır. Eğer çeşitli güç odaklarından birine kapılmak şeklinde karar alınırsa, ister AT, ister Wall Street, ister İslâm dünyası olsun… Türkiye son özgür karar alma ve kendi başının çaresine bakma şansını tepmiş ve ipleri birçok bakımdan tamamen dev organizasyonlara bırakmış olacaktır. Türkiye bu şansı önümüzdeki yıllarda temel iktisadî yapısını yeniden belirlemek yolunda kullanabilir… Bunun için Türkiye’nin Sovyetler Birliği’ndeki Türk dünyasıyla birlik olması, bir de İslâm dünyası ile bağlarını sıkılaştırması öneriliyor… Bence Türkiye üzerinde yaşadığı toprakların kendisinin bir cazibe odağı hâline gelmesi yolunda karar almak zorundadır.”

Sy.138-139
10 Nisan 1991, Cumhuriyet, sy.16

Ege Bir Barış Denizi Olacak mı?

İsmet Özel, Mete Tunçay’ın tam aksine, iki halkı dinin birleştireceği görüşünde. Özel’e göre Türk-Yunan yakınlaşması, her iki ülkede dinin güçlenmesiyle gerçekleşebilir: “Yunanistan’da farkedebildiğim kadarıyla güçlü bir dinî akım var. Eğer Türkiye İslâmî bir dönüşüm yaşarsa, Yunanistan’daki dinî eğilimler ile sınırları tespit etmek bakımından bir uzlaşmaya varılabilir. Doğu Hıristiyanlığının Yunanistan’da güç kazanması ve Türkiye’de İslâmî dönüşüm Ege Denizi’ni bir barış denizi hâline getirebilir.”

Sy.160
12 Nisan 1991, Cumhuriyet, sy. 16

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Pars-Aslanbey , 13/07/2020

    Ellerine sağlık reis.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir