“orhan pamuk’u niye öldürsünler, ben kitaplarımda öldürdüm?”

(iktibas defteri-10)

69.

“biliyorsan öğret, bilmiyorsan öğren!” sümer darbımeseli

“insanlar fotoğraflarıma baktığında, bir mısraı tekrar okumayı istermiş gibi hissetsinler istiyorum.” – robert frank

“karl marks, içinden allah ve maneviyatın alındığın bir islâm görüşünü getiriyor.” teoman duralı

“susmak, bir kur yapma halidir, susmak, arzulu bir ifadedir, bakın ben kimlerle çalıştım ve hâlâ susuyorum, sizinle de çalışabilirim, demek.” nihat genç

“savcı iddianamede ‘orhan pamuk’u öldüreceklermiş’ diyor. orhan pamuk’u niye öldürsünler, ben kitaplarımda öldürdüm? türkiye’de okunmayan bir yazar oldu.” yalçın küçük – 2008

 “ypg’nin içerisinde arap olmaz. marksist, leninist, ateist arap olmaz.” dışişleri bakanı mevlüt çavuşoğlu

“ben insan düşmanıyım. sınıfıma kin ve öfke doluyum ama herkese kin ve öfke doluyum.” perihan mağden

68.

olgun ve kaliteli bir cemiyet, önce, devlet ile olan mesafesine dikkat eden ve bu mesafeyi iyi ayarlayabilen bir cemiyettir. imdi bu konudaki temel ilke şudur: devlet’e yakın olan hürriyet’e uzak olur. bunun içindir ki, her şeyini devletten bekleyen bir cemiyet, devleti bir “yeryüzü ilâhı” olarak algılayan iptidâî bir cemiyettir: her şeyi verebilen, her şeyi vermeye muktedir bir devletin, her şeyi alabileceği, her şeyi almaya muktedir olacağı da çok iyi bilinmelidir. böyle bir devlet anlayışına sâhip olan bir cemiyet, kendi yaptığı puta kendisi tapan bir müşrikler gibi, kendi eliyle ilâhlaştırdığı devlete kendisi tapan siyâsî bir şirke saplanır ve böyle bir cemiyet, aynı zamanda devlet gücünü elinde tutan gerçek şahısları da kendi eliyle başına belâ olan birer despota dönüştürür.

(…)

devlet elinen beslenen bir cemiyetin özgürleşmesi kabil değildir. sözgelimi işçisi, memuru, emeklisi, dulu, yetimi, ssk’lısı, bağkur’lusu cem’ân 8,5 milyon kişiyi bulan bir kitlenin devletten doğrudan maaş aldığı; hatta köylünün, esnafın ve sanayicinin dahi dolaylı olarak birtakım mekanizmalarla devlet memuru gibi bir statüde bulunduğu türkiye gibi bir ülkede, daha açık bir ifadeyle, devletin her boğazı doğrudan ve dolaylı olarak doyurduğu veya doyurması istendiği türkiye gibi bir ülkede devlet karşısında bir bağımsızlık ve devlet gücünü ve imkânlarını elinde tutan oligarşi karşısında da “kul” olunmaktan kurtulmak asla söz konusu olmayacaktır.

(siyâset ve kirlilik: “siyâsi rüşd ve siyâsî kirlilik”, durmuş hocaoğlu, türkiye inisiyatif merkezi dergisi, sy.89-90)

67.

ufak tefek, sarışın ve mavi gözlü bir kadın olan bedrifelek, sultan abdülhamid’i kıskançlıklarıyla rahatsız etmeyen, padişahın diğer kadınlarına nezaket ve tebessümle yaklaşan, sessiz bir kadındı. abdülhamid’in şehzadelik döneminde haremine dâhil olmuştu. abdülhamid tahttan indirilip selanik’teki alâtini köşkü’ne sürgüne gönderildiğinde bedrifelek kadın refakate davet edilmedi. abdülhamid’i ancak beylerbeyi sarayı’na nakil olunduğu zaman 1912 yılı kurban bayramı vesilesiyle kızları, torunları ve kadınlarıyla birlikte yapılan ziyarette gördü. ayşe osmanoğlu, bu ziyarette onun halini “zavallı bedrifelek başkadın, babamın yanı başına oturmuş, ellerini dizlerini öpüyor, ağlıyordu” şeklinde tasvir etmektedir. cumhuriyet devrini gören bedrifelek kadın, 1924’te hanedanın sürgününde istanbul’dan ayrılmadı ve yıldız yakınlarında büyük oğlu selim efendi’ye ait olup bir tütün şirketine uzun süre depoluk eden ahşap bir konakta öldü. yılmaz öztuna vefat tarihini 6 şubat 1930, yıldız/serencebey olarak belirtmektedir. nereye defnedildiği bilinmemektedir.

kaynak: sultan ıı. abdülhamid’in kızı zekiye sultan’ın hayatı, cevriye uyu, yüksek lisans tezi, istanbul 2010

66.

fransa’da doktora yaptığım zaman hocamın 40 öğrencisi vardı; 35’i müslüman. dünyanın değişik yerlerinden gelmişler ve doktora yapıyoruz yanında. sadece 5 fransız vardı. ben merak ettim niye? o hoca ve onun gibi oryantalistler, bakıyorsunuz fransız olanları çok enteresan tezler veriyorlar. mesela ‘afganistan’ın falan bölgesindeki kabileler’ niye bunu yapıyor? çünkü orayı bilecek ve orayı nasıl sömüreceğini öğrenecek. mesela ben fransa üzerine çalışmak istedim hoca bulamadım. “bizi bize mi anlatacaksın” dediler. ama burada onlar gelip bizim üzerimize çalışıyorlar. çünkü bizi sömürmek istiyorlar dolayısıyla siz batıda onlar üzerine bir çalışma yapmak isterseniz müsaade etmezler. ne istiyorlar? “siz kendi memleketinizi alın bize malzeme verin.”

kaynak: 16 ağustos 2015, diriliş postası, ihsan süreyya sırma mülakâtı 

65.

“selma alirıza, nakışçı: ‘hicaz’da kadınların geleneksel elbisesi abiye değildi.’ abiye, yönetimdeki necdîler tarafından zorunlu tutulan kara çarşaf. ‘burda kadınlar kırmızı ve mavi elbiseler giyerlerdi. geleneksel olan buydu. ancak hayat 1960’larda değişti. petrolden gelen para akın etti. fazla hızlı modernleştik. elli yılda çok şey yitirdik!’” sy.48

“on dokuzuncu yüzyılda yaşamış isviçreli bilgin johann ludwig burckhardt bunlardan biriyidi. islâm’ın dinî merkezini bir fakir –“yoksullaşmış mısırlı bir beyefendi”- olarak dolaşmış, memleketine hiç geri dönememişti. (dizanteriden ölmüş ve kahire’de islamî kurallara göre gömülmüştü.) zeki ve kendini beğenmiş ingiliz richard francis burton vardı. eğer doğruyu söylüyorsa, kabe’ye, mukaddesin mukaddesine, tüm müslümanların yüzlerini dönerek namaz kıldığı mekke’deki küp biçimli dev volkanik kayaya dokunmuştu.” sy.54

“daha çok arabistanlı lawrance olarak tanınan thomas edward lawrance ilk postmodern kahramanlardan biri, gizliliği ihlal edilmiş bir süpermen! britanyalı genç istihbarat subayı ve oxford ortaçağ ilimleri uzmanı lawrance, o zamanlar osmanlı boyunduruğu altında bocalayan arap dünyasına baş kaldırı yoluyla özgürlük getirmek istiyordu.” sy.58

(temmuz 2014, national geographic türkiye, bellek kuyuları, paul salopek, sy.42-65) 

yazının diğer bölümleri için: https://www.nationalgeographic.com.tr/bellek-kuyulari/

64.

acaba hepsi̇ geleceğe damga vurmak i̇çi̇n hazırlanan bi̇r türki̇ye fotoğrafı vermi̇yor mu? siyaset, asker, iş dünyası, eğitim, üniversiteler, cemaatler yani devlette güç odağı olan ne varsa modi̇fi̇ye edi̇lmi̇yor mu? edi̇li̇yor! muazzam bir şekilde türki̇ye hazırlanıyor… küresel dengede türki̇ye şart çünkü! oyunu görürseniz hiç sıkıntı olmadığını anlarsınız… pentagon ile ai̇le arasında sorun çıkmazsa (çıkmayacak gibi) para da enerji de güç de bizi bulacak… kaybeden de avrupa olacak. zaten yunanistan’ın gidişiyle kayıp başladı… dikkat edin brexit ile kuzeyi̇ yunanistan ile güneyi götürenler i̇ngi̇li̇zler! açık değil mi her şey!

29 nisan 2017 – “oyun kuruldu” – takvim gazetesi – ergün diler 

kaynak: http://www.takvim.com.tr/yazarlar/ergundiler/2017/04/29/oyun-kuruldu

63.

ben en azından cnn türk’teki arkadaşlar adına konuşabilirim ama çoğu tv kanalının sorunu bu: televizyoncu arkadaşlar ak parti’den siyasetçileri muhalif siyasetçilerin yanı sıra tartışma programlarına alamıyorlar, ak parti merkezinden izin alamadıklarını söylüyorlar, sadece tek başına çıkıp kendi belirledikleri konuda konuşmaya izin alabildiklerini söylüyorlar; izin makamıysa belli. bu durumda tartışma programlarına işte oğan gibi neticede bir ak parti etiketi taşıyan kişileri çağırmak durumunda kalıyorlar. ak parti yetkilileri tartışma programlarına katılmak istiyor da, televizyonlar çıkarmıyor diye bir konu yok yani.

murat yetkin, hürriyet, 7 ağustos 2017 

kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/murat-yetkin/erdogan-kritik-kararlar-esiginde-40542270

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir