Suların Dönerek Çukurlaştığı Yer

(Metafizik Günlükler 3)

Bazen olur, Karadeniz’de gemilerin batmış hissine yakalanırsın. Sanki tüm dünyayı hüzne boyamışlar ve hüzün hiç de şiirsel durmuyordur. Nereye gideceğini, kiminle konuşacağını şaşırmışsındır. Koskoca dünya gittikçe daralmaktadır. Dünyanın merkezi neresi diye sorsalar ayağını bastığın yeri göstermen işten bile değildir. Didem Madak’ın bir dizesi diline dolanmış ve gitmiyordur: “Yıllardır kendini bulutlarda saklayan illegal bir yağmurum

Şafak kızıllığını ne kadar beklesen de nafiledir. Hatıraların girdaplarında aklın bile şaşırmış ruhun ise pusmuştur. Duaya sığınmak istersin ama kalbin kaskatıdır. İlahilik değil nefsanilik her yerinden akmaktadır. Rüyanda Hızır’ı değil şeytanları görmektesindir.

Kemale ermiş bir sukuta erişememiş ve bunun acısıyla çok sesliliğe tutunmuşsundur. Zamanı bir anlığına da olsa durdurmak, ölümü ise unutmak istemektesindir. Varlığın zindan olmuş, yokluğa methiyeler düzmektesindir. Her isyanının bağrında başka bir acı saklanmış, deliye dönmüşsündür.

Ruhunun fecir ışığı sönmüş uzaklık yârin olmuştur. Âlemin senfonisini kulakların duymaz olmuş, baktığın yerlerde bir çöl sonsuzluğu göz kırpmaktadır. Kişiler ve suretler deniz köpüğü gibi gözünün önünden geçmektedir. Dalgaya hasret bir deniz, coşkunluğa meftun bir garipsindir.

Metafizik yalnızlık dört bir yanını sarmış, tutunmaman gereken ellere çaresizlikten el uzatmışsındır. Lâmekân bir sazlıkta ney olmayı bekleyen bir kamış misali ömrünü beklemeye adamışsındır. Kendine kıvrılmış bir soru işareti gibi gittiğin her yerde bir cevapsızlık, baktığın her yerde bir tatminsizlik vardır.

Göğsünü sabahın aydınlığıyla yıkamak istersin ama karanlık göz açtırmıyordur. Ruhunun derinliklerindeki ışığa ulaşmak istersin fakat nefsinin karanlığı yolunu baltalamaktadır. Yanılgı yanılgı büyüyen yanılgılar sarmaşık gibi hayatını sarmıştır. Zamanla hayatının büyük bir yanılgıdan ibaret olduğunu düşünmeye başlamışsındır. Kalp evinin sıvaları dökülmüş, camları kırılmış, yolu unutulmuş, bahçesinde ayrık otları bitmiş ve rengi solmuştur.

Bir gün, son bir ümitle kapıya doğru dalgın dalgın bakıp saatlerce öyle kaldıktan sonra insiyaki olarak dudaklarında şu ayet dökülmüştür: “Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.” (Duha /3) 

Sulhi Ceylan

DİĞER YAZILAR

6 Yorum

  • Serair , 26/11/2016

    Şifa niyetine…

  • A.b , 25/11/2016

    Sulhi ceylan niye mektup yazmıyor?
    Yazıyorsa niçin yayımlamıyor?

  • Eskiden Şairdim , 25/11/2016

    Şimdi sen bana tevekkül et diyorsun. Hz. Ali (k.v.) de “dualarımı kabul etmemesinden bildim ben O’nu” diyordu. Peki, duaları kabul edilmeyen ve hiçbir zaman da Hz. Ali’nin r.a. idrak ve tevekkülüne sahip olamayacak olanın umudu nedir? “İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece «İman ettik» demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?” (Ankebut/2) âyeti mi?

  • E.P , 25/11/2016

    Tevafugun boylesi. Guzel oldu vesselam. :)

  • ... , 24/11/2016

    ve kap?ya bakmay? beceremeyenler iin bile bir sebeple gsteriyor rabbimm…

  • H.K. , 24/11/2016

    Sanki tanımadığı okurunu hissetmiş, Yazar Bey.
    *Hatıraların girdaplarında aklın bile şaşmış ruhun ise pusmuştur. Duaya sarılmak istersin ama kalbin kaskatıdır.*
    ” Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da.”

    Eliniz dert görmesin, gönlünüz şifa bulsun.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir