Haftanın Önemli Kültür Sanat Olayları

Haftanın önemli kültür sanat olayları ve Edebifikir yorumları…

***

‘Böyle Tesettür Olur mu?’

“Karı tam bir rüküşlük heykeli. Alaca bulaca, rengârenk, ince topuklu ayakkabılar, gökkuşağının bütün renklerini aksettiren bir eşarp. Üstelik elinde bir dondurma külahı, yalaya yalaya caddede yürüyor. Bir elinde cep telefonu bir elinde dondurma. Böyle tesettür olur mu?” (Mehmet Şevket Eygi – 18 Eylül 2013 – Milli Gazete)

Edebifikir Notu:  Tesettür eleştirisi çok yerinde olmuş. Dolayısıyla fazla söze gerek yok. Hatta Eygi’nin üslûbuna dahi ses etmeyeceğiz. 

***

Enis Batur’dan Yeni Bir Kitap: Ziyaretler Kitabı

“Ariassos’ta, ıssız vadinin ortasına denk gelen bir noktada, etrafını çevreleyen yıkıntıların arasında birbaşına nasılsa ayakta kalmış görkemli bir kapı gördüm.

Belleğim Patara’dan, Perge’den, Efes’ten başka kapıları çağırdı, bir de kentin mahşerinde, bugün ait olduğu çağdan ve ürünü olduğu uygarlıktan fersah fersah uzakta duran, içinden geçenlerin çoğunun kendisine dikkat kesilmediği, önünden akıp giden insan selinde olsa olsa bir avuç çevresine bakma alışkanlığını yitirmemiş bireyin gözlerini yalın cazibesine çekebilen Hadrian kapısını.

Artık ne açan açılan, ne kapanan kapatan. İçeride kalanlarımız Dünya’dan ürkmüş.

Dışarıda bekleyenlerin kaçacakları bir tek burası kalmış. Bu kapının ya da bir başkasının ötesinde sanmışlar ki onları esirgeyecek farklı bir hayat var.”  (Tanıtım Bülteninden)

Edebifikir Notu:  Enis Batur, bir çeşit “yazı hayvanı” olarak görevini sürdürüyor. Fazıl Hüsnü, kendisini “şiir hayvanı” olarak nitelemişti. Buna bakarak Enis Batur’u “yazı hayvanı” olarak nitelemeye cüret ettik. Fakat bu nötr bir tanımlama oldu. Enis Batur, dokunduğu her şeyi “yazılı” hâle getiriyor. Ancak bunu yaparken bir Evliya Çelebi edâsı değil de modern, bencil, bireyci birisinin kendisini ötekilerden izole etme faaliyeti olarak yapıyor. Allah hidayet nasip etsin diyelim.

***

NASA Uzayda Sebze Yetiştirecek

LED ışık altında 28 gün boyunca yetiştirilmesi planlanan marullar, bu sürecin sonunda hasat edilecek. Deney fikri, daha önce uzay istasyonunda başarılı bir şekilde kabak yetiştirebilen astronot Don Pettit’ten çıktı. Uzayda sebze yetiştirmeyi planlayan NASA, sebzelerin yenmesine ilk aşamada izin vermeyecek. Sebzeler önce Dünya’ya gönderilecek, ardından yapılan teste göre yenip yenmeyeceği kararlaştırılacak. Uzayda yetiştirilen ürünler, temizlik ve bakteri taramasından geçirilecek. Uzayda maruldan sonra turp ve bezelye yetiştirmeyi hedefleyen NASA, daha karmaşık süreç gerektiren sebzeleri de yetiştirmek istiyor. NASA’nın uzayda yenilebilir sebzeler yetiştirmesi, astronotların besin ihtiyacını karşılamak için de büyük önem taşıyor. 1 kilogram besin maddesinin uzaya gönderilmesinin maliyeti yaklaşık 20 bin dolar. Sebze yetiştiriciliğinin astronotlar için terapi görevi de görmesi bekleniyor. (Ajans)

Edebifikir Notu: Bu haberi nasıl değerlendirdiniz? Böyle haberleri okuyunca insan gâvurların ürettiği bilime olan güvenleri gittikçe artıyor. Sanki bu iş böyle devam edecekmiş gibi zannetmeye devam ediyor. Uzayda bitki yetiştirmeye iyi gözle bakabiliyor insan. Uzaya taşınacağız ya… İnsan zihni belli bir kıvama getirmeye devam ediliyor. Distopyaların ürettiği bir korku var. Sanki insanlara bir felakete adım adım hazırlanıyor. Mesela distopya filmlerinden “Elysium: Yeni Cennet” bunun son dönemdeki örneklerinden birisi. Bu filmde de uzaya taşınılıyor, fakat insanlar değil: elitler! Nasa’nın faaliyetlerini de bir distopya filmi gibi izliyoruz. 1996 yılında “genetiği değiştirilmiş organizma”ların ekildiği tarlaların yüz ölçümü bugünkünün çok çok altındaydı. O gün dünyadaki açlıkla boğuşan 600 bin insanın sayısını azaltmak için bu işe girişilmişti. 2000’li yıllarda bu sayının 300 bine düşeceği öngörülmüştü. Bugün açlıkla boğuşan insan sayısı 1 milyara dayanmış vaziyette. Uzayda gıda yetiştirme işi yapılmıyor sadece, gıdaya da tekel konuyor yavaş yavaş.

İnsanlar ne zaman isteklerin değil ihtirasların sınırsız olduğunu ve bir gün bu ihtiraslarında boğulacaklarını görebilecekler!

 

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • galenos , 25/09/2013

    o değilde dünyada da hayat yok be kardeşim. marsta hayat arıyormuşuz sanki dünyada yaşamayı becermişiz gibi…

  • ruhi faslı , 23/09/2013

    o değil de marsta hayat yokmuş, tüm gelecek planlarım altüst oldu…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir