Canı Sıkılanlar için Manifesto

Bu manifesto yazarının kronik can sıkıntısının bir ürünü olup okuyanlarda, can sıkıntısını arttırmak gibi gizli bir niyetle yazılmıştır. Çünkü dip, her zaman çağırır ve yarı yolda olanlar sadece canı sıkılmış olarak kalırlar. Hâlbuki can sıkıntısını bir kuyu olarak düşünürsek dibine inilmemiş hiçbir sıkıntının kişinin kendine ulaşmasında etkisi yoktur. Ama şunu da söylemden edemeyeceğim her yarım kalmışlık insana aittir.

İşbu manifesto hayatı anlama ve anlamlandırma yolunda sınıfta kalmış ama ısrarla kaldığı sınıfı tekrar eden haylaz ve dahi serseri okuyucular için yazılmıştır. Bu manifesto; mesai saatlerine muntazaman devam eden ve okul-iş-evlilik-çocuk sıralamasına uyan insanlar için hiçbir anlam ifade etmemektedir.

* Hayat fanidir. Fani olduğunu bilmeyen de yoktur ama hiç ölmeyecek gibi yaşayan ve arzularından kendilerine kaleler kuran insanlara ölümlü olduklarını hatırlatmakta fayda olduğunu mülahaza ediyorum. Evet hepimiz öleceğiz, çok kasmayın.

* Hani “En güzel günlerimiz hiç yaşamadıklarımız” diye bir dize var ya! İşte siz o dizeye inanmayın. Ömürden geçen her saniye kayıptır ve kesinlikle geri döndürülemez. “Tutar ellerinden kaldırırsın. / Adı kötüye çıkmış tüm sözcükleri” diye de bir şiir var ve bu şiir sadece mâşuk için yazılmıştır. Eğer mâşukunuz yoksa bu dizeye de inanmayın. Hem ben hayatım boyunca sadakat görmedim. Siz görür müsünüz bilmem!

* Bazen, bırakın can sıkıntısını, hayatın kendisi bir kuyu halini alır. Derin mi derin bir kuyu… Başında eli kamçılı gardiyanların, dibinde ise yılanların olduğu kapkaranlık bir kuyu. Umudun kendini uçurumlara vurduğu böyle zamanlarda kişinin elinde sadece çaresizlik var gibi görünebilir ama bir de kalbinde -zayıflamış olsa da- iman bulunur. İman yani umut. İman yani seni kendi kendinin kurtarıcısı yapacak o güç. İman yani hep bir seçenek daha vardır diyen ses. İman yani hiçbir şey bitmedi çünkü hâlâ hayattasın diyen o ses. O halde böyle anlarda kişi inancına sarılmalı ve kuyunun en karanlık yerinden bir pencerenin hayata açılacağından şüphe etmemelidir. Değil mi ki kuluz, kulluk böyledir.

* Bazen insan kendini sürekli bir yerlere çapacağı sanısına kapılır. Bundandır sürekli başını eğmesi, kaçamak yürüyüşleri ve dahi köşelerde duruşu. Böyledir, insan, yeri gelir kendine kocaman bir yük olur. Yük olur çünkü bacaklarında kendini taşıyacak güç kalmadığını sanır. İşte bu sanmalardır insanı bitiren. Hâlbuki hayat teori ve eylemdir. Hangi taraf eksikse eksikliği ölçüsünde kişinin hayatında çukurlar oluşur ve bu sebeple yürümek zorlaşır.

* Artık mağaradan çıkma vakti geldi. Evet doğru duydunuz artık mağaradan çıkma ve devrim yapma vakti geldi. Çünkü yeri gelir mağara kişiye okul olur. İrfan ve hikmet okulu… Karanlıklar da görmeyi öğretir. Mesela “görmek için gözünü kapatmasın”ı salık verir. Böyledir, insanın başına gelen her şey ama her şey insanı kemale yaklaştıran bir asansör olabilir. Yeter ki insan hayata doğru yerden bakmasını öğrensin.

* Yolda “oldum” diye bir bitmişlik hali yoktur. Bilakis sürekli yolda olmak ve “olmak” halinde olmak vardır.

* İnsan olmak aynı zamanda mâverâyı yani perde arkasını merak etmektir. Eğer biri sana tokat attıysa, tokat atanı aramak marifet değildir.

* Her insan dünya tarafından kuşatılmıştır. Dünya çok büyük bir hapishanedir. Ama bu sadece en büyüğü, insanın küçük küçük yüzlerce daha hapishanesi var ve bu hapishanelerin en başta geleni; gerçekleştirmeden rahatlayamadığı tutkulardır… Tutku hapishanesi, söylemesi bile güzel değil mi? O halde sorayım; tutkularının hapishanesinde yaşamayan var mı?

* Rutinin hakikatini kavramak; zaman ve dahi çok çok rutin ister. Kişi sadece olduğu yerde derinleşebilir. Sürekli yer değiştiren birinden derinlik beklenemez. Var olmak başlı başına kefaret değil serapa lütuftur. Kahırdaki lütfu görmek için kişinin can sıkıntısını büyütmesi gerekir. (K. Karagöz’e)

* An olur, göğsünün tam ortasında bir boşluk taşıdığını hisseder insan. Nereye gitse yanında götürdüğü bir boşluk. İnsanı yiyip bitiren, gündüzlerini geceye çeviren bir boşluk. İşte bu boşluğun doldurabilecek tek duygu aşktır. İşin garibi ise insan âşık olmak isteyebilir ama olamaz. Zira aşk bir anda geliverendir, hesapta yokken.

* 22 Nisan 1849’da Dostoyevski tutuklanıp idama mahkûm edilir. Suçlarından biri de yasa dışı kitaplar okumaktır. 22 Aralık’ta Semyonovski meydanına idam edilmek üzere götürülür. Asılmasına bir dakika kala imparatorun hayatlarını bağışladığı haberi gelir. Böylece Dostoyevski idam sehpasından kurtulur ve Sibirya’da dört yıl boyunca kürek mahkûmluğu cezasına çarptırılır. Dört yıl boyunca zindanda olduğunu hissetmediği bir anının bile olmadığını söyler ve yaşadığı ızdırabı şöyle anlatır: “Her saat her dakika ruhumun üzerine çöküyordu olanca ağırlığıyla.” Soru şu; eğer idam edilmenize bir dakika varsa neyi düşünürdünüz? Cevap ise şu; son bir dakikada düşündüğünüzü ömür boyu düşünmediğimiz için canınız sıkılıyor.

* Eğer canınız sıkılıyorsa geçim sıkıntınız yok demektir ve bu hal başlıbaşına şükür gerektirir. Ya geçim sıkıntısı sebebiyle canınızın sıkılmaya vakti olmasaydı?

* İyilik duygumuzu nasıl ayakta tutacağız, nasıl vicdanımız sesini kısmak isteyen bu kadar saldırıya dayanacağız, can sıkıntımız da mı olmasın diyenlere cevap olarak şunu söyleyebilirim: İnanç insanın iyilik duygusunu yaşatır ve büyütür. O halde inancınıza sarılın.

* Can sıkıntısı iyi bir şeydir, canınızı sıkmayın.

* Adayış… Evet, kendini herhangi bir şeye adayış, can sıkıntısını sona erdirir. Hazreti Meryem’in kendini Hazreti İsa’ya adayışı gibi bir adayış gerçekleştirirseniz kendinizin değil âlemin can sıkıntısını alabilirsiniz. Hem beklenen o insan neden siz olmayasınız!

* Câhız; lafızların sınırlı ve sayılı olduğunu, buna karşın anlamların sınırsız şekilde geniş, sonsuz biçimde yaygın bulunduğunu söyler ki haklıdır. Kelime kalıpları anlama az gelir ve her kelime içinde anlamı sıkıştırır. Aynı can sıkıntısı kelimesinde olduğu gibi. Can ki ruh demektir ve ruh ise beden elbisesi ile sınırlandırılmıştır. O halde sınırlar aşılmadıkça can sıkıntısı bâkidir. Fani kelimelerden bâki kelimelere yol bulmaktan başka bir yol bilmiyorum. Mesela aşk kelimesi…

* Asıl korkulması ve irkilmesi gereken durum alışmaktır. Can sıkıntısının sıradan bir sıkıntı hale gelmesi aslında can sıkıntısında köklü bir değişim ve düşüşü gösterir. Sıradanlaşan anlamını kaybeder ve devrimci gücü yer ile yeksan olur. Kısacası can sıkıntınız ile kesinlikle barışmayın. Savaşa devam…

* Tek darbede aynı kılıçla öldürülen sevgililer… Can sıkıntısı, canın sıkıntısıdır yani Ben’in, yani Kendi’nin… Yani içindeki Sen’in… Beden tek ama için kalabalık… Bir yere varmaya uğraşmıyorum bilakis aşkı gösteriyorum. Ya da Dante’nin “Paolo ve Francesca”sını… Aşkın gücünü ve güçteki teslimiyeti…

* İnsanın toplumsal bir varlık olduğunu söyleyen Fârâbî, kişinin kemalinin yani yetkinliğinin de toplumsal yaşayış sayesinde gerçekleştiğini söyler. Yani insanın kemali insandadır. İnsan kendini başka bir insanda tanıyabilir ancak. Bu bağlamda can sıkıntısı aslında kişinin kendine hakiki bir ayna bulamamasının sonucudur. Kendini gösterecek bir ayna… Sırrı dökülmemiş bir ayna…

Sulhi Ceylan

 

 

DİĞER YAZILAR

8 Yorum

  • Medune , 04/05/2019

    “Can sıkıntısı, canın sıkıntısıdır yani Ben’in, yani Kendi’nin… Yani içindeki Sen’in… Beden tek ama için kalabalık”.. Kalabalık için de tek tek içinde kalabalık can sıkan bir durum…

  • Zümra , 04/05/2019

    “Soru şu; eğer idam edilmenize bir dakika varsa neyi düşünürdünüz? Cevap ise şu; son bir dakikada düşündüğünüzü ömür boyu düşünmediğimiz için canınız sıkılıyor.”
    Asıl canımı sıkan mevzu. Farkında ola ola irade gösterememe, biraz olsun çabalayamama..

  • Muhammed Geylani , 24/08/2018

    👏👏👏

  • Can Sıkıntısı Böyle Olur! , 14/04/2017

    Sulhi Ceylan’ın ismini Yazarlar listesinin sonunda görmek çok üzücü.
    Bu durum, canımı çok sıkıyor!

  • Mükerrem Mete , 10/04/2017

    “Mesai saatlerine muntazaman devam eden ve okul-iş-evlilik-çocuk sıralamasına uyan insanlar” sisteme verilmiş en asi cevaptır. Asıl direniş değişim çağına karşı rutin hayatta derinleşmektir.

  • Selma , 09/04/2017

    “Rutinin hakikatini kavramak; zaman ve dahi çok çok rutin ister. Kişi sadece olduğu yerde derinleşebilir. Sürekli yer değiştiren birinden derinlik beklenemez”burada subliminal bir mesaj mi var acaba bilemedim.🤔

  • Tuba , 09/04/2017

    Aynalarda görünmez olabilir mi bir insan peki..

    • Mavi , 10/04/2017

      Artık aynanın arkasina gecmisse ruhu???

Medune için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir