Gece Yürüyüşü

Kaskatı bir yalnızlığa uyanmıştım. Avuçlarım terlemiş, parmak uçlarım sızlıyordu.

Birkaç saniyelik bir rüyaydı. Dünya küçüldükçe küçülmüş ve biz aynı şehirde, aynı mekânda, aynı masaya tekrar oturmuştuk. Bir ağacın yaprak açması, su damlalarının birbirine benzemesi, bir tırtılın ipek böceğine dönüşmesi kadar sâde ve ihtişamlı bir buluşmaydı bu.

“Konuşulacak ne çok şey var!” dedim. Şakaklarıma düşen akların ağırlığı omuzlarımı eziyordu. Elini tutamamış, parmak uçlarımı yüzünde gezdirememiştim. Yüzümde, yorgun çizgiler dolaşıyordu.

“Konuşulacak ne çok şey var!” diye mukabelede bulundu. Saçlarında, evladını yitirmiş kadınların kırgınlığı; yüzünde, öksüz kalmış çocukların küskünlüğü vardı. Avuçlarına güvercinler yuva yapmış, ürküp kaçmasınlar diye ellerini masanın üzerine koymuş sabit duruyordu. Parmaklarında hüzünden havâdisler okunuyordu.

Suskunluk büyüyordu.

Dünya dönmesini yavaşlatmış, akrep ve yelkovan durmuş, gözlerine bize dikmişti.

Suskunluk koyulaşıyordu.

Afrika’da bir aslan yakalamak üzere olduğu avını kovalamayı bırakmış, ceylan da kaçmaktan vazgeçmişti. Parmağı tetiği ezmek üzere olan bir katilin ilk defa elleri titriyordu. Şimdi, av ile avcı, katil ile maktul göz göze gelmiş bizim masamıza kulak kesilmişti.

Suskunluk zifiri bir hâl alıyordu.

Anne ve babasının kavgalarından bunalmış genç bir kız bavuluna birkaç eşyasını iliştirmiş, hayatını mahvedecek bir adamın peşine takılıp gitmek üzereydi. Kapıyı açmak için elini uzattığında, son bir hamle olarak masamızı seyretmeye başladı. Küçücük bir umut sözcüğü bekliyordu.

Biz, masaya yorgun ve kırgın iki tebessüm bırakıp ayrılırken, dünya hızla dönmeye başladı. Akrep ve yelkovan birbiriyle yarışa girdi. Aslan avını pençesiyle alaşağı etti. Katil tetiğe dokundu. Genç kız kapıdan çıktı. Bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Yatağımdan kalkarken, bütün insanların günahlarını yüklenmiş bir keşiş kadar huzursuzum. Geceyi yanıma alıp sokağı arşınlamaya başlıyorum. Belki de güneşin üzerime doğmayacağı bir gece yürüyüşüne çıkıyorum. Ellerimden karanlık tutuyor.  

 

Celal Kuru

DİĞER YAZILAR

4 Yorum

  • zeynep k. , 07/01/2019

    Hikayenin önce İngilizce’sini okudum, belki anlarım diye. Kelime bilgimin yettiği yerleri anlamaya çalıştım, kelimelerimin ulaşamadığı cümleleri ise murdar saydım. Hissiyatsızlık da cabası. Sonra hikayenin Türkçe’sini okuyunca işte bu, dedim, “Anlaşılacak ne çok şey var!”
    Tercüme metinlerin ne de nakıs olduğunu şimdi daha iyi anlıyorum ama konumuz bu değil. Konumuz tam da o masaya odaklanmış, vuzuha kavuşmayı bekliyor. Celal abi, nerdesin?

  • . , 27/02/2017

    Öyleydi ya susunca zaman yavaşlardı.
    Sağolasın Celal Kuru…

  • ayyuka , 25/02/2017

    bize ait her şeyin paçalarından hüzün akıyor.
    mütemadiyen.

  • dosto , 23/02/2017

    Belki de güneşin üzerime doğmayacağı bir gece yürüyüşüne çıkıyorum. _Ellerimden karanlık tutuyor_

    o kadar. Eyvallah Kuru, C.

dosto için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir