zeytin ağaçları için
“hadi yine sen savaş sen kurtar onurumuzu filistin” hepimizin yerine bir pazar kahvaltısında dünya çizgi filmlerini ağırlarken masaya tüm çocukları
“hadi yine sen savaş sen kurtar onurumuzu filistin” hepimizin yerine bir pazar kahvaltısında dünya çizgi filmlerini ağırlarken masaya tüm çocukları
Bu metin, Sulhi Ceylan’ın emrivakisiyle bir Whatsapp grubu kuran Adem Suvağcı’nın yazı yazmamızı istemesi üzerine kaleme alınmıştır. *** Buyruk geldi:
diyorum ya hiçbir şey boşa değil bir çiçeğin açması, yağmurun yağması bir insanın bir insanı tanıması, sevmesi hatta solması çiçeğin
*küçük bir çocukken nizar kabbani’nin kapağı kara, kelimeleri aydınlık şiirleriyle beni kavuşturan kıymetli öğretmenime bir hediye, adil şahitlik miras kalacak
haliç’in suları kara demirler kadar keskin hiçbir gizi yutmamış gibi sakin ve durgun direklerinden kirli bir sarılık yağıyor otel camlarına
İşte burada, varlığın ve hiçliğin şarapnelleri arasında yaşıyoruz sonsuzluğun varoşlarında Bazen satranç oynarız ve aldırmayız kapının ardındaki kaderlere Hâlâ buradayız
(1. seans: 14:02) şen değilim kabahatim otuzlu bir kimlik babamın elime tutuşturduğu on bin küsur evrak işte bütün varım bu
“Nikâh sünnetimdir ve her kim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir” ferman-ı nebevisi hepimizin malumu… Selef-i salihin içerisinde bu hadis ile
sırtını denize dönmüş dünyayı seyrediyor cebinde kedisi ölmüş arada kıpırdanıyor kolundaki uyuşukluğun kalbiyle ilgisi yok haylaz çocuk koşarak geçmiş sokaktan
ekrana dalgın bakan çocuklar ve sade bir dost arayan hayat siz kapıyı vurmadan girin cinnete ve istiridyenin kalbine sonra tıkanmış
Rabbim beni koru! Dudaklarımdan asılıyor, Uzun vadeli dualar. Korkuyorum yol ayrımlarından, Dönüştüğüm kişi ve telaşlı ellerimden. Yüzüme düşen sensizliğin gölgesinden.