Büyük bir aşk şairi olan doğunun yedinci oğlu Sezai Karakoç, Dante’nin meşhur kitabı ‘İlahi Komedi’den bahsederken şu ilginç tespitte bulunur: “Sanat, kaçsa da, inkâr etse de, Tanrı’ya doğrudur hep. Dante miracı yazmak istedi.” (Edebiyat Yazıları, s.22) Faust’un konusuda buydu. İnsan, her daim bir nehir gibi Allah’a akmak ister. Sanat’ın gayesi de eserden müessire varmaktır. Bu doğrultuda Homeros, Firdevsi, Mevlana, Dante, Hafız, Goethe ve İkbal hep bu aşkın yolculuğun şiirini dile getirdiler çağlar boyu.
İlahi Komedya [Divina Commedia] İtalyan Edebiyatı’nın muazzam şairi Dante tarafından on dördüncü yüzyılın ilk yarısında yazılmış ve Dünya Edebiyatı’nın en meşhur epik şiiri (destanı) olarak anılagelmiştir. Dünya edebiyatı açısından önemli bir başyapıttır ve sırasıyla Cehennem, Araf ve Cennet’te geçen bir seyahati anlatır. Dante’nin sembolik dili Michelino’un fresklerindeki gibi Cehennem’in girişinden başlayıp Araf dağının yedi eteğine kadar yayılmış ve en üstteki Cennet küresi’ne ulaşarak sonsuzluğa yönelmiştir. Cennetin sonunda Beatrice vardır.
Mecnun için Leyla ne idiyse Dante içinde Betarice odur. Evrendeki tüm her şeyin sonu ona varır. “Yaşam yolumuzun ortasında, Karanlık bir ormanda buldum kendimi, Çünkü doğru yol yitmişti..” dizeleriyle başlayan bu sonsuz yolculuk, “Düşlemin gücü burada tükendi, Artık isteğimi istencimi, Dengeli bir çark gibi döndürüyordu, Güneşi yıldızları döndüren sevgi.” dizeleriyle biter. Bu dönüş ve çekim (aşk) Mevlana hazretlerinin semah ile göstermek istediği şeyden başkası değildir.
Ortaçağ ile Rönesans arasındaki geçiş döneminde yazılmış bu şiir hayalgücü, betimlemeleri, alegorik tasavvuru (Canlandırıyormuşçasına dile getirme), ölüm sonrası âlemi hikâye etmesiyle sonraki dönemler de her daim bir ilgiyle ve coşkuyla karşılandı. Eserin adının “İlahi Komedi” olması bizi yanıltmasın, Dante’nin anlattığı şey mutlu sonla bitmesine rağmen insanın ayrılığını dillendiren bir trajedidir. Kitabın orijinal adı “Komedi” iken Giovanni tarafından başına “İlahi” kelimesi eklenerek bir nevi Hristiyanlaştırılmıştır. Kitabın dili ise Toskana lehçesidir. Bu lehçe zamanla Dante’ini başarılı bir şekilde işlemesiyle günümüz Modern İtalyanca’sının oluşmasına katkı sağlamıştır.
Dante’nin İlahi Komedi’si asırlar boyunca şahsi bir yönelmeyi anlattığı için tematik yapısıyla son derece moderndir. Beşir Ayvazoğlu ‘Derkenar’ isimli denemelerinde “Bir Yusuf Masalı”ından bahsederken İsmet Özel’in gelenekle kurduğu ilişki bağlamında Dante’ye bir gönderme de bulunur. “İsmet Özel, bilindiği gibi, modern şiire varan yolun ilk durağında Dante’nin Divina Commedia’sını görür; ancak tek insana özgü, içten içeriden bilgiye götüren” (s.138) bir vargıdır bu. İsmet Özel ise bunu şöyle dile getirmiştir; “Şiirin Divina Commedia ile başladığı vargısı, Dante’nin hem dili hem de meselesi bakımından intellect’in boyunduruğuna girmemiş olduğu vargısıyla aynı anlama gelir. Şiirde dil kişiseldir.” Oysa akıl kendi varlığını ortaya koyabilmesi için saymaca bir dil kullanır. Dante’nin kullandığı dil bakımından (ses tonu ve seçtiği sözcükler) oldukça şahsidir. Dante’nin yegâne meselesi karşılıksız bir şekilde sevgi beslediği Beatrice’e olan aşkıdır.
Cemil Meriç; “Avrupa yorgun bugün. İngiltere’yi, Almanya’yı, Fransa’yı dolaşın. Soluk soluğa insanlar göreceksiniz. Hiçbirinin yaşadığı anla ilgisi yok. Hepsi de adı bilinmeyen bir hayal peşinde. [Bir] Homeros, Dante…” (Bir Dünya’nın Eşiğinde, s.137) vs. unutulmuş derken Batı’nın kibirli şımarık zekâlarını artık bu beyinlerin doyuramadığını betimliyordu. Avrupa bu sevgi dilini bir şekilde anlayamaz hale gelmiş ve medeniyet ışığını kim bilir belki de çoktan unutmuştu.
Şair okuyucuyu ölüm sonrası bir maceraya davet eder. Dante, derin kişisel bunalımının bir alegorisi (betimlemesi) olarak Cehennem’de 13. Kanto’dan itibaren karanlık bir ormanda yolunu kaybeder. Akeron Nehri kıyılarında Cehennemin giriş geçiti vardır. Mitolojik bir kahraman olan Şaron tarafından ölü ruhlar karşı kıyıya taşınır. İlk sahnede arzın derinliklerindeki inferno’a (Cehennem’e) doğru yol alınır. Burada Toskana’nın bir takım ileri gelen kişileriyle görüşür. Üstat öyle ki neredeyse gerçek hayatta sevmediği bütün kişileri hiç tereddütsüz bir şekilde bu kısımda Cehenneme atar.
Dante, yolculuk boyunca Cicero, Öklid, Homer, İbn-i Rüşd, İbn-i Sina, Horace, Ovidius, Lucan, Aristo, Sokrates hatta Selahaddin Eyyübi ile karşılaşır. (Onun Kudüs’ü fethetmesi anlaşılan şairimizi bir hayli kızdırmıştır.) Bu yolculuğu sırasında Dante’ye Şair Virgil rehberlik etmektedir. Kral Minos ölü ruhları yargılar ve günah derecelerine göre ruhların hangi kısma konulacağına karar verir. Cehennem, sonsuz derinliğe yönelen 9 daireli bir çukurdur. Bu katmanlarda; öfkeliler, sapkınlar, vaftiz yoksunları, şehvet düşkünleri, oburlar, cimri ve savurganlar, başkalarına saldıranlar, Allah’a karşı isyan edenler, hileciler, hırsızlar ve iyilik yapanlara ihanet edenler için ayrı ayrı yerler hazırlanmıştır.
Şair daha sonra yolculuğuna devam ederken arada kalmış (Araftakiler) birçok tanıdığı tanımadığı kişiyle sohbet eder. Araf; (Purgatoria) ruhların terbiye edilmesi ve insanların yaptıklarından pişmanlık duymaları için var edilmiş bir mekândır. Ahmet Kabaklı’ya göre Batı’ya Dante’nin tanıttığı Araf, gerçekte İslam orjinlidir. Miguel Asin Palacios, “La Escatologia Musulmane en la Divina Commedia” kitabında bariz bir şekilde İbn-i Arabî tesirini ortaya koymuştur.
İlahi Komedi’nin üçüncü ve son cildinde Cennet anlatılır. Burası sürekli devinimin olduğu bir yerdir. O günün kozmogonisinde bulunan (Merkür, Venüs, Ay, Güneş, Jüpiter, Satürn vb.) 9 gezegen ve son bölümde ise diğer yıldızlar, iyi ruhlar ile bizzat yaratıcının kendisi bulunur. Bütün bu sistemin kaynağında yine yaratıcı vardır.
Dante hakkında bilindiğimiz kadarıyla ilk etüdü Ahmet Mithat Efendi hazırlamıştır. Dante’nin edebiyatımızda Halide Edip, Nihal Atsız, Yakup Kadri, Tahsin Yücel gibi birçok yazarda etkisi olmuştur. Fakat Türk Edebiyatı’nda; Dante deyince ilk elden akla Cahit Sıtkı Tarancı ve “Otuz Beş Yaş” şiiri gelir. Şair “Yaş otuz beş! yolun yarısı eder. / Dante gibi ortasındayız ömrün, / Delikanlı çağımızdaki cevher. / Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, / Gözünün yaşına bakmadan gider.” derken hayatın manasını çözmüş gibidir.
Şiirde geçen zamanın sonunda; Dante misali “Neylersin ölüm herkesin başında. / Uyudun uyanamadın olacak.” şeklindeki rüya âleminde bir ana varırsınız. Cahit Sıtkı en vurucu dizeleriyle bitirir bu şiiri: “Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? / Bir namazlık saltanatın olacak, / Taht misali o musalla taşında…”
Ayrıca Ahmet Haşim’in sembolik şiir dilinde Dante’nin bir etkisi olduğu varsayılabilir. İbrahim Alaaddin Gövsa da meşhur adamlar dizisinden “Dante” diye bir kitap çıkarmıştır. Floransalı Şair’in “İlahi Komedi”sini tam metin olarak Rekin Teksoy çevirip dilimize kazandırmıştır. Dante, bize şiirden bir rüya âlemi sunmuştur. Şiirde şahsi tecrübenin önemini vurgularken; “Bir şeyi resmetmek için evvela o şeyin kendisi olmak gerekir” (Tanpınar, Makaleler, s.132.) diye anlatır. Bu tasavvufi bir durumdur. Aşık olmayanın aşkı anlatamayacağı gibi…
Beyaz Arif Akbaş