Sevgili’nin Hak Dilli Arkadaşı Hz. Ömer (r.a.)

Usta öykücü Ali Haydar Haksal’ın şiir tadındaki üslubuyla, kısa cümlelerle ve okuyucuya kolaylık sağlayacak şekilde bölümlere ayırarak bir şaheser haline getirdiği “Sevgilinin Hak Dilli Arkadaşı Hz. Ömer (r.a)” bizlere yâren olacak, sancılarımızı hafifletecek bir kitap, zira büyükler “Allah dostlarından bahsetmek muhabbeti, sahabeden bahsetmek ise imanı artırır.” demişler. İnsanlığın iftihar tablosu Efendimiz (s.a.v.), Kur’ân-ı Kerim’in ahlâkıyla ahlaklanarak bütün güzellikleri kendisinde toplamış yegâne zattır. O’nun sohbet ve nazarları altında yetişmiş sahabe-i kirâm ise her biri bu güzelliklerden kendi istidadı ölçüsünde almıştı. Bu güzellikler Hz. Ebu Bekir’de sadakat, Hz. Osman’da hayâ, Hz. Ali’de ilim ve elbette Hz. Ömer’de de adalet olarak tecelli etmişti.

İlk insandan bugüne ve kıyamete kadar en âdil insan şüphesiz ki Efendimiz’dir. Bu ümmet içerisinde ise “Kalbine ve diline hak konulmuştur.” övgüsüne mazhar olan “Faruk” sıfatı ile Hz. Ömer’dir.

Cahiliye döneminde karanlık ruhlu insanların zulmü had safhaya varmıştı. Bu konuyu müellif şu şekilde özetliyor: “Mekke’nin ortasında Allah’ın evinin olduğu mekânda; şiirin güçlü, ama ruhların acılar içinde kıvrandığı bir zaman…” Hattâb oğlu Ömer de en şedit putperestlerdendi. Önüne gelene kan kusturuyor, câriyesi olan Lübeyne’nin Müslüman olduğunu öğrendiğinde, kadını sürekli dövüyor, dövmekten yorulunca da “Sana acıdığımdan değil, yorulduğum için seni dövemiyorum.” diyordu. Bir de ailesinin kölesi olan Zennire vardı. O da Müslüman olmuştu ve bu yüzden sürekli ona da zulmediyor, dövüyordu. Müslümanların sayısı otuzu yeni aşmışken dillerinde:“Hattâb’ın eşeği Müslüman olur da, o gördüğün Ömer İslâm’a asla girmez.” sözü dolaşıyordu. Oysa kader böyle tecelli etmeyecekti. Efendimiz, “Yâ Rabbi, Hattâb oğlu Ömer ve Hişâm oğlu Amr’dan (Ebu Cehil) hangisini daha çok seviyorsan, onların biriyle İslâm’ı aziz et, güçlendir.” diye duâ ediyordu. Evet, çarşamba gecesi bu duâ edilmiş, perşembe günü ise Kureyş’in büyükleri Harem’de toplanmış, ‘’Dinimizi ve putlarımızı karalıyor’’ diye Efendimizi öldürme kararı almışlardı.

Bu işi içlerinde en korkusuz, en yiğit, kafasına koyduğunu yapan Hattâb oğlu Ömer’e yıkma derdindeydiler ve nihayet öyle de oldu. Bir hışımla yola koyulan Hz. Ömer, kız kardeşinin dirayeti ve de yeni inmiş Tâhâ suresinin ilk ayetleri sayesinde kalbi yumuşamıştı. Efendimizi öldürmeye gelenler Efendimizde diriliyorlardı. “Hattab oğlu Ömer” iken, “Hazret-i Ömer” oldu. Peygamberimiz, Hz. Ömer’den on üç yaş büyüktü. Hz. Ömer, yirmi yedi yaşında iken Efendimiz’e nübüvvet verilmişti. Hz. Ömer Müslüman olduktan sonra sayıları kırka ulaşan müminler ilk defa Kâbe’de açıkça namaz kılmışlar ve de Kâbe’nin etrafında dönerek tavaf etmişlerdi. Mekke dönemi çok uzun sürmemiş, hicret emri gelmişti. Sadece Hz. Ömer alenen hicret ediyordu. Kâbe’yi yedi kere tavaf edip, Makam-ı İbrahim’de iki rekât namaz kılmış Kureyş müşriklerinin önünden çalımla geçmişti. Önünde, on yılını Efendimizle, iki yılını Hz. Ebubekir’le ve de on iki yılını hilafetle geçireceği yirmi dört yıllık Medine dönemi vardı. Rasulullah Efendimiz ve Hz. Ebubekir çok halim selimdi. Hz. Ömer ise onların kınından çıkmış bir kılıçtı. Buraya kadar muhtasar bir şekilde alıntıladığımız eser bizi âdeta içine çekiyor; Asr-ı Saadette yolculuğa çağırıyor.

Kitaptaki ilk seyrimiz Efendimizin Hz. Ömer hakkında söylediği sözlere: “Ömer’e buğz eden, gerçekten bana da buğz etmiştir. Ömer’i seven beni de sevmiştir. Üzüldüğüm zaman Ömer benimle beraberdir; Ömer de her bulunduğu yerde ben onunla beraberim. Her sevdiğim şeyde Ömer benimledir, Ömer’in de sevdiği şeyde ben onunlayım.”

Cenâb-ı Allah, arefe gecesinde, arefede bulunan halk ile meleklerine öğündü ve Ömer ile hassaten öğündü. Gökte bulunan her melek, Ömer’e hürmet eder ve yeryüzünde bulunan şeytan ise muhakkak Ömer’den kaçar. Cenâb-ı Allah gönderdiği her peygamberin ümmeti içinde konuşulan bir kimse olur. Benim ümmetim içinde biri varsa o da Ömer’dir.” 

Hazreti Ömer hilafete geçtiğinde: “Dicle kenarında bir çobanın kaybolan koyununun hesabını Allah’ın benden sormasından korkuyorum.” diyordu. İhtiyaç sahiplerinin, yanına gelip heybetinden ötürü dertlerini söyleyemeden gittiklerini öğrenince “Vallahi, Allah rızası uğruna bazen kalbim öyle yumuşar ki, kaymaktan daha yumuşak hâle gelir, gene Allah rızası uğrunda bazen öyle sertleşir ki taştan daha katı kesilir.” diyerek ölçüyü koyuyordu.

Onun zamanında, İslâm devleti bir temel üzerine oturtulmuş, divan kurulmuş, tutanaklar da tutulmaya başlanmıştı. Doğan her çocuğa ilk maaş bağlayan da oydu. İslâm yeryüzünde hızla yayılıyordu. En büyük fetihler onun zamanında müyesser olmuştu. Onca gelen ganimetlere, dünya malına rağmen onun üzerinde tam on iki yama bulunan bir elbise vardı. Âmâlarla birlikte yemek yer, çevresinde bulunan yoksulları, köleleri çağırır “Allah, kölelerle birlikteyemek yemekten utanan kimseleri iflah etmez.” derdi.

Kendisini Hz. Ebubekir (r.a.) efendimizden üstün olduğunu iddia eden bir gruba verdiği cevap serlevha yapılıp asılacak mahiyette: “Ruhumu elinde bulunduran Allah’a yemin ederim ki, cennette Hz. Ebubekir’in yanında olmaktan geçtim, gözümün görebildiği kadar uzaktan bile onu görmeyi ne kadar da çok isterdim…”

Ebu Lü’lü tarafından hançerlendikten sonra derin yarası yüzünden ara sıra bayılıyordu, yine baygındı. Misver b. Mahreme “Ey Müminlerin Emîri, namaz! Namaz kılındı.” dedi. Uyandı, gözlerini zorlukla araladı.

Öyle mi? Yemin ediyorum ki namazı terk edenin İslâm’da payı yoktur!” dedi. Olduğu yerde, yarasından kan sıza sıza namazını işaretle kıldı. Hiç şüphesiz ki Hz. Ömer’in (Allah ondan razı olsun) hayatı anlatmakla bitmez. Şair Mustafa Akar, “Ömer’in huzurunda okunacak âdil bir şiirim olsun istedim.” demiş. Bizler belki şiir yazacak kabiliyette değiliz ama şiir kıvamında bir kitap okumaya muktediriz.

Yazıyı Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) bir hadis-i şerifi ile hitama erdirelim:

“Ömer’in rızası Allah’ın rızasıdır.”

Celal Kuru

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • HÂCE , 29/11/2019

    Bu tanıtım yazısıyla kitabın önce peşine sonra da içine düştüm. Muazzam akıcı bir kitap. İnşallah çokları okuyupda nasibe erişir.

  • nuaym , 07/11/2014

    “Şiirin güçlü ama ruhların acılar içinde kıvrandığı zaman”
    Hiç şüphe yokki ibret alınacak bir söz. Maksat nedir? Neyle varılır.. falan filan.

    Necip fazıl amcanın çöle inen nur kitabından alıntı yapalım:
    asr-ı saadette islam ile şereflenen şairin dudaklarından artık dökülen şunlardır; “Allahtan başka herşey batıl.” Zira daha sonra resulullah aleyhisselamın mübarek dilinden bu söz hadis-i şerif kisvesine bürünüyor.
    (Tabi necip amca böyle yavan bir uslup kullanmış değildir. kendi hatırımda kaldığıyla aktardım)

  • Ahmed , 06/11/2014

    Geçen yaz bu kitabı bitirdim. Ali Haydar Haksal çok akıcı bir üslupla yazmış. Bu kitabın bana çok faydası oldu. Allah razı olsun.

HÂCE için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir