Düşbaskısı II

Halil İbrahim Polat, Sonya’ya seslenmeye devam ediyor.

***

Sonya,

Sadece benim olmanı istemem, adil değildi biliyorum. Tıpkı benim bir tek senin kollarının müdavimi olamayacağım gibi… Bunu kendime sormadım değil. Yani denizi yazmanı dünden, hazırlıksız ellerime… Her şeyin iyiliğinde geçen bir ömrün sadasında, şarkıların divaneliğinde… İstediğimiz kadar şehrin dramına bırakalım kendimizi, nasibimize düşen bu…

“Her şeyi bırakıp, her şartta sana gelmeye hazırım” dediğinde inanmadığımı düşünmüşsün. Yok, gerçekten inandım kış hazırlığındaki ülkenin üzerine düşürdüğü melankolik kalbine… Ancak bir zaman sonra masanın üstüne kalbini bırakacağını ve “al parçala” diyeceğini biliyorum. Yani her kadının hücresine not edilmiş o kadim biriciklik kaygısını…

Daha otuzuna yetişmemişken, ömrüme bıraktığın gümrah günahın altından nasıl kalkarım bilmiyorum? Dönersen sana ne yaparım bilmiyorum? Eğer kendimi inandırabilirsem, her şey iyi olacak gibi bir his uyanıyor içimde. Yani senin yazacağın birkaç satırın ferahlığı… O uzak deniz ülkesinden buralara sürüklediğin özlem tufanında…

Sanırdım ki inançlarımdır beni ayakta tutan… Bugünlerde şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, insan, yani büyüklerin eşref-i mahlûkat dediği, Rabbine olan inancını ancak aşması çok zor imtihanlarda ölçebiliyor. Mesela ağır bir rahatsızlığın pençesindeyken, mesela yokluğun, sefaletin girdabına kapılmışken, borçluyken, yorulmuşken, çaresizken…

Knut Hamsun’un, “Açlık Kitabı” tastamam bu minval üzerine yürüyor. Eğer eline geçerse, oku ve neden inancın gerekliliğini vurguladığımı düşün. Ve zaman kaybetmeden yaz bana… Evet, gerçekten inancımın ne kadar zayıf olduğunu, senin hayatıma girişinde bir kez daha anladım. Ne olursun üzülme… Beni bu düşüncelere gark eden yokluğunun hafifliği değil, varlığının ruhuma serptiği bereketli kelimelerdir.

Varlığının, yazdığım şiirler üzerinde ne kadar etkili olduğunu kim inkâr edebilir? Sanırım, son yazdığın mektupta kast ettiğin bu idi.

Neyse Sonya! Hâlâ senin gözlerinin baktığı upuzun bulvarlara dizelerimle yürüyorum. Ve hâlâ dönmeni istemiyorum. Döneceğin günü bekliyorum.

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • Bursevî , 03/12/2014

    Ağustos çıkmazı…

  • **** , 06/08/2014

    Herşey icat edilmişken biz yalnızca unutulmuşların keşfine çıkabileceğiz galiba sonya

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir