Mezar Saati – IX

Haftalardır mektup yazamadım sana. Üzgünüm. Çok… Ama sürekli aklımdasın. Zihnimde sana mektuplar yazıyorum, sadece harflere dökülmüyor. Bazen yazmanın herhangi bir anlamı olmadığını düşünüyorum. Hiçbir zaman bu mektupları okuyamayacağını bilmek içimde tarifi imkânsız bir boşluk oluşturuyor. Sonra o boşluğu nasıl dolduracağımın derdine düşüyorum. Kim bunu başarmış ki! Benimki de laf işte! Avuntulara sarılmak da diyebilirsin. Belki de mektupları kendim için yazıyorum. Kendim yazıp, kendim okuyor, kendimce teselli buluyorum. Ne çok “kendim” dedim değil mi! Sen bakma kendime atıf yaptığıma, insan kesrette kaldıysa ve kendine dair bir fikri yoksa bir kendisi de yoktur. Sadece kelimesi vardır!

Sana mektup yazmanın çekici bir yanı da yok değil. Yazdıkça yaşadıklarımın canlandığını hissediyorum. Sonuçta her kelimenin rüyası, taşıdığı anlamın hayat bulması değil mi? Benimki de böyle bir şey belki de. Yazdıkça, dünyayı değiştiremesem de kendimi değiştireceğime inanıyorum sanki. Çünkü harflerin de canlı olduğunu düşünüyorum ve harflerden oluşan kelimelerin… Bir de kelimelerin yan yana gelerek oluşturduğu cümleleri düşününce içimde bir volkan canlanıyor. Bu kadar cümlenin yokluğa karışacak hali yok ya, diyorum. Hem var yok olmaz, yok da var…

Bazen en derin uçurumun içimde olduğunu fark ediyorum, en yüksek gökyüzünün de. Bu derinlik ve yükseklikte kaybolmaktan başka bir şey gelmiyor elimden. Evet insanın kendinde kaybolmasından bahsediyorum yani yokluğunun sonuçlarından. Yokluğunun pek çok sonucu oldu aslında. Bu sadece biri. Yüzümdeki ifadeyi de sayabilirim mesela. Ya da kronik can sıkıntımı… Bazı şeyleri aşırı abartmamı, mesela seni! Sonra kendime kızıyor ve erdemli bir hayat yaşa ve git. Birkaç kişinin yarasına merhem ol ve Azrail’le buluş. Gerisi hayatı çoğaltmak, belki de yağmalamak. Biz insanlar dünyayı yaşanmaz bir yer kılıyoruz. Hayatımızı birbirimize zehir ediyoruz, diyorum. Derken gece, usulca içimde kendine yer buluyor. Kararıyorum.

Geçen gün, gırtlağımda isminin harflerinin büyüdüğünü fark ettim. Fark ettim diyorum çünkü iradesiz bir şekilde oldu. Hatta dakikalar sonra ne yaptığımı anladım. Ve o an aydınlandığımı hissettim. İnsan seçimlerini yaşıyormuş gibi zanneder ama aslında seçimler insanı bulur. Madem öyle sabretmeli ve geçmesini beklemeliyim, dedim. Abartmanın, acıyı kanırtmanın gereği yok. Sadece yaşa. Yaşadıktan sonra da üzerinde düşün ve işaret edilen anlama ulaş. Hayat böyle bir şey. Anlam kişiye özeldir ve genelde bu anlam dert ve musibet perdesiyle örtülmüştür. Hazineler, viranelerde olur. İnsan; rahatını bozmadan, konfor alanını tarumar etmeden, kendine dair hakiki bir bilgiye ulaşamaz. İnsan, kendi ile arasına duvarlar örmede ne de mahir!

Sana mektup yazdığım için bazı arkadaşlarım beni kınıyor. Mantık ilmiyle, felsefe ile uğraşan adamsın, bırak bu romantik mektupları diyorlar. Hem bu mektuplar sebebiyle bir sürü bela geldi başına, diye de ekliyorlar. Belki de haklılar ama insan kendine karşı savunmasızdır. Ne zaman yeni bir Word sayfası açsam, kendimi sana mektup yazarken buluyorum. Gerçi artık biliyorum, yazarak kendimin ve de senin farkına varıyorum. Benim otopsi masam bu mektuplar. Onları okuyarak kendi dehlizlerimin içinde yürüyorum. İçimin, merdivenle inilmeyen uçurumlarını izliyorum. En çok da seni izlerken buluyorum kendimi. Yokluğunu resmediyorum sonra. Gemilerim birer birer batıyor. Bir batık geminin hüznünü şiirlerime taşıyorum, yani seni. Yokluğundan arta kalan beni…

Düşünüyorum da yaşadıklarım bir rüya. Sen bir rüyasın. Bendeki imgen bir rüya. Haliyle rüya içinde rüyadayım. Uyanıp uyanmamak ise elimde değil. Kendimi zorluyorum uyanmak için ama nafile. Bazen, tam uyanıyorum derken kendimi derin bir uykunun içinde buluyorum. Bu derin uykuların birinde, dibe doğru koşarken kulağımda “İnsanlar uykudadırlar, ölünce uyanırlar” hikmeti çınlıyor. İşte tam o anda senin rolünü anladım. Sen benim rüyamdın. Rüya bitti.

 

Sulhi Ceylan

 

30 Ekim Pazar – Tuzla – Penguen Kitabevi

DİĞER YAZILAR

7 Yorum

  • Yaşamak iyi gelmiyor hiçbir sancımıza , 02/01/2023

    Mezar saatleri güzeldi. Yazara devam etsin demeyeceğim. Çok iyi, devam et diyenler de olmuştu, neden bunları yazıyorsun diyenlerde. Tamam yazar mezar saatlerine devam etmek istemiyorsa etmesin ama şöyle en hüzünlüsünden kalbimize bıçak saplayacak ya da saplatacak yeni bir yazı yayınlayabilir mi en acilinden? İstek değil ihtiyaç ağlayasımız var nedensizce hıçkıra hıçkıra… Böyle zamanlarda bu yazılar daha güzel oluyor.

  • U.v. , 10/11/2022

    Bu harika edebi yazı ve bir o kadar harika yorumları okuduktan sonra sadece yazının kime yazıldığıyla ilgilendiğim için kendimi kızgın kumlara mı atayım, ne yapayım..

  • Hazel Hatice Turna , 01/11/2022

    …Benim otopsi masam bu mektuplar…
    Bir ameliyathane kapısında beklediğinizi ve içerideki kişinin de siz olduğunu düşünün.

  • Sümeyye Ergün , 31/10/2022

    “İnsan seçimlerini yaşıyormuş gibi zanneder ama aslında seçimler insanı bulur.”

  • A.b , 30/10/2022

    mektuplarınız çok iyi.

    • naunau , 31/10/2022

      değil

  • Zehra , 30/10/2022

    Mektupların her zaman tüm edebi türler içinde güzel bir ağırlığı ve saygınlığı var benim için. Mektup okumak ve yazmak. Dahası bir mektuba sahip olmak. Benim de mektuplarım oldu, mektuplar yazdım. Fakat ne kadar yazarsa yazsın insan, sıra mektup yazmaya gelince, orda içinde tuhaf bir şekilde değişen bir şeyler oluyor.
    Benim mektup yazasım geldi bunu okuduktan sonra. Kaleminize sağlık…

    “Evet insanın kendinde kaybolmasından bahsediyorum yani yokluğunun sonuçlarından.”

A.b için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir