Hüseyin Bolt var ya hani… O adamın ruhu, kendisinden sonra geliyor koşunca. O bile saati yakalayamıyor! O kadar hızlı koşmasına rağmen yine de saate yetişemiyor. İnsan hızlı koşunca da yetişemiyor saate, yavaş gidince de… Saate yetişememek çok kötü bir şey! Zaten üstatlarımız yıllar önce “Durdurun dünyayı, inecek var!” diyerek Einstein’ın İzafiyet Teorisine gönderme yapan bir zaman eleştirisi geliştirmemişler miydi?
Bu günlerde saatleri, yine, 1 saat ileriye aldılar, bu da demek oluyor ki 1 saat daha fazla canımız sıkılacak. Bu ne, kardeşim! Biz daha fazla canımızın sıkılmaması için şiirlere, romanlara, hikâyelere, şarkılara dalarken 1 saat daha ileriye almak ne demek. Biz, şimdi, o 1 saati nereye saplayacağız. Neyle geçiştireceğiz. Bunu düşünüyoruz, buna bir çare bulmaya çalışıyoruz. Zaten hayata yetişemiyor ve geç kalıyorduk artık 1 saat daha gecikeceğiz!
Biz saatleri ileri alma meselesine karşıyız ve saatlerimizi ileri almayacağız. Peki, ne mi yapacağız? Söyleyelim. Bundan itibaren her gün saatlerimizi 1 saat geri alacağız. Kaçırdığımız zamanları yaşamak, beklediğimiz hayat otobüsüne binmek için bunu yapacağız. Evet, her gün bir saat geri alarak, her gün bir saat fazla yaşayacak ve bu şekilde açığımızı kapayacağız. Belki de bu 1 saatlerde, gelmeyecek olan sevgilimizi bekleriz. O bize kalmış artık. Ama bu bir saatler geri alınacak o kadar!
Sıkıldık, durdurun dünyayı inecek var, sizin takviminizle, saatinizle yaşamak istemiyoruz!