“Kalorifer” Şiiri Savunması

Kalorifer

Odanın tam ortasından kalorifer
Yiğit borularıyla geçer
Yukarıda ısıtır aşağıda yakar

Şanlı paçavralara sarın
Yarının kahramanını
Neşeli vakitlere doğru kalorifer
Odadan yiğit borularıyla geçer

(Sezai Karakoç)

***

Özel mail grubumuzda Sezai Karakoç’un “Kalorifer” şiiri hakkında uzun uzun tartıştık. Ekibimizden Sulhi Ceylan, Aydoğan K ve İbrahim Halil Aslan bu şiirin zayıf hatta kötü olduğunu savundular. Aydoğan K, savunmasında “Kötü şiir yazmadan Sezai Karakoç olunmaz” dedi.  Sulhi Ceylan ise şiirin şiiriyetin düşük olduğunu söylemeden edemedi.

Mehmet Raşit Küçükkürtül şiirin gayet iyi olduğunu hatta “Mona Rossa” şiirinden bile güçlü olduğunu iddia etti. Bilal Can ona destek verirken Davut Bayraklı ise şiirin belki zayıf olabileceğini ama asla kötü olamayacağını belirtti.

İşte Mehmet Raşit Küçükkürtül’ün “Kalorifer” şiiri savunması…

***

sezai karakoç, ikinci yeni’nin en genç şairidir. bütün ikinci yeni şairleri ondan etkilenmiştir. cemal süreya ve ece ayhan üniversite yıllarında ona gıptayla bakıyorlardı. turgut uyar’ın “rahat bir söyleyişe” ulaşması sezai karakoç şiiri sayesinde olmuştur. edip cansever, kendi bulunduğu yeri belirginleştirebilmek için sezai karakoç’u ötekileştirmek, onunla polemiğe girmek zorunda kalmıştır. ilhan berk, ömrü boyunca sezai karakoç’un şiirindeki lirizm altında ezilmiştir. hatta ilhan berk’in şiirindeki kaba saba erotik unsurlarına karşı sezai karakoç’un şiirinde çok usta, çok edepli erotik unsurlar cinsel göndermeler vardır. sezai karakoç ve cemal süreya’nın işlediği cinsiyet meseleleri, ilhan berk şiirinde aynı minvaldeki ögeleri yalınkatlaştırmıştır. velhasıl ikinci yeni bir teknik ve kavrayıştan ibarettir; bunu da sezai karakoç domine etmiştir. sezai karakoç, bu şiiri yayınladıktan üç yıl sonra yani 1963’te turgut uyar, türk şiirinin ve türk insanın çıkmazda olduğunu yazmıştır. sezai karakoç, 1964 yılında “köpük” ve “kav” şiirlerini yayınlanarak “ne çıkmazı oğlum, siz kabızsınız” demiştir. dikkat buyurun: turgut uyar, o yazıyı 1963’ün kasım’ında yayınladı. dolayısıyla sezai bey’in şiirde yaptığı işler, ikinci yeni’nin çıtasını koymak kabilindendir diye düşünüyorum.

“kalorifer” şiiri, dediğim gibi kötü bir şiir değil. orta hâlli bir şiir. yazıldığı dönemin tekniği, yönelimleri düşünürsek bunu diyebiliriz. şiiri kötü kabul eden arkadaşların sezai karakoç şiirindeki hiciv unsurlarını göz ardı ettiklerini düşünüyorum. zaten genel olarak sezai karakoç şiirindeki tenkit, hiciv üzerine çalışılmış, kafa yorulmuş değil; bu konuda yazılmış bir metin hatırlamıyorum.

hatta” kalorifer” şiiri “mona rossa”dan daha büyük bir şiirdir. “mona rossa”, arkaik ve anakronik bir şiirdir. sezai karakoç da zaten bu şiirini doksanlı yıllara kadar kitabına almamıştır. bu kalorifer şiirini yazdığı sıralarda, “hece vezni” hapishanesinden çıkmaya çalışan ve “babası” necip fazıl’ı öldürmeye çalışan genç bir şair vardır. elbette bu şiirin bir balkon kadar güçlü olduğunu söyleyemeyiz, bir de bu şiirde balkon gibi “kutsal at” gibi açık atıfları yok.

her şair için başta bir araştırıcılık devresi olduğunu düşünüyorum. bu şiir sezai karakoç’un araştırıcılık devresine ait. karakoç’un araştırıcılık devresi ikiye ayrılıyor. 1957’den sonra ikinci kısım başlıyor. ama ikinci devrenin karakteristiği 27 mayıs darbesinden sonra belirginleşiyor. şair önce kendini, sonra çevresini, sonra toplumu bu araştırıcılık devresinde “bulur”. ilk devresinde yani kendisini bulma devresinde âşık olduğu kadının bir eksen olduğunu, ikinci devresinde ise annesinin eksen olduğunu bu eksenler sayesinde de çevresini ve toplumu bulduğunu görüyoruz. ikinci yeni şiiri, 27 mayıs darbesinden sonra teknik olarak kısa şiirlerden uzun şiirlere doğru geçer. muhteva itibarıyla sosyal konulara yönelir. “kalorifer” şiiri artık son kısa şiirlerdendir. Ayrıca sezai karakoç’un “çatı” gibi sosyal, halkçı muhtevası en belirgin şiiriyle aynı frekansta ama daha kapalıdır. “balkon”, “bahçe görmüş çocukların şiiri” karakoç’un şiirlerinde evin bir problematik, bir mesele olarak yer aldığını görüyoruz. “kalorifer”i aynı problematik içerisinde, sosyal muhtevası olan, henüz teknik bakımından uzun şiire geçmemiş bir ikinci yeni şiiri olarak anlamlı buluyorum.

sezai karakoç’un annesini ve bir kardeşini hastanede kaybettiğini anımsıyorum, eğer yanlış kalmadıysa aklımda. kendisi de sirkeci infilakında büyük bir yaralanma geçirmiştir, bugün bile vücudunda o patlamanın izleri var. hastane psikolojisini, hastanedeki kaloriferleri, istanbul’da artan balkonlu, kaloriferli evleri de şairin özel hayatından izler olarak hatırda tutmalı bu şiiri okurken.

bu şiirin kapalı bir hicvi ve ironisi var. 1960 yılına ait. o dönemde yazdığı kimi şiirlere (1960, mayıs) diye not düşülmüş ama bunda yok. dönemin darbe ortamına dair, kapalı bir hiciv olarak okunabileceğini düşünüyorum, biliyorum belki bu yorum abartılı bulunabilir. ancak devlet dairelerinde ve hastanelerde kalorifer bulunuyor. ve biz türkler, o yıllarda hastaneye gittiğimizde müşfik doktorlarla değil, devlet görevlisi doktorlarla yüz yüzeyiz. hastanenin o kibirli ve acılı havası. yarıya kadar gri boyalı, soğuk savaşın loş hastane odaları, koridorları. bu havanın şair üzerinde bıraktığı tesirin bir simgesi olarak kalorifer. olabilir mi?

öte yandan, şiir bir devlet dairesindeki kalorifer üzerinden hiciv atmosferi kuruyor. ama az önceki anlattığım psikolojiyi akılda tutarak düşünelim. o dönemde memuriyet hayatı süren sezai karakoç, 27 mayıs’ta devlet memuru olan sezai karakoç bir devlet dairesinde acaba yakılan belgelere mi şahit oluyor, çünkü ne denmiş şiirde “yukarıda ısıtır, aşağıda yakar”. ayrıca “şanlı paçavralara sarılan” bir kahramana dokunduruyor. bu da ihtimal dahilinde ama esas halkçı, sosyal muhtevası önde görünüyor.

biliyorum, söylediklerimde boşluklar var. fakat uzun uzun yazmaya vaktim olmadı, dediklerimi hem mısra mısra hem de sezai bey’in hatıralarına atıflar yaparak delillendirebilirim. ama çok uzun bir makale konusu o. pek de vakit yok açıkçası. bu arada, türkiye’ye kalorifer ne zaman girdi ve yaygınlaşmaya başladı?

Mehmet Raşit Küçükkürtül

DİĞER YAZILAR

3 Yorum

  • Gazi edhem pasa , 26/12/2016

    Nicin siirleri, sairlerinin oteki siirlerinden bagimsiz olarak ele aliyoruz? Balkon siiriyle birlikte dusunmedigimizde elbette bu siirden istifade edilemez. Balkon siirinde oldugu gibi acik acik midernizm elestirisi yapiliyor. Bu siirde eksik olan bir seyleri baljon siiri tamamliyor.

  • Mükerrem Mete , 24/07/2014

    Kendi çapımda imgeci, lirik bir şiir zevkine sahibim. “Kalorifer” kanımca ikinci yeninin gücünü ve üstadın üslubunu Mona Rossa’dan çok daha fazla taşıyan bir şiir. Sadece “yiğit” imgesi bile tek başına ikinci yeni başyapıtı kabul edilen çoğu şiirden iyi geliyor bana. Sonuç olarak bu şiirin Karakoç standartlarının altında olmadığını düşündüğümü belirtmek isterim.

  • ömer ertürk'ün dublörü , 22/07/2014

    Değerli arkadaşlar hatırlar iseniz Süleymaniye’de kurufasülye-pilav yerken ben bu şiiri size açıklamıştım hem de biz-zat Üstad’ın dilinden anladığım kadarıyla dinlememişsiniz benim anlattıklarımı ve kendinize göre bir yorum yapmışsınız. Ben şiirin asıl temasını açıklamayacağım tekrar.

    Herkes bildiğiyle hoştur, ben gerçeği bildiğimle.

ömer ertürk'ün dublörü için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir