Şiir Yazıyorum Çünkü 6

XL.

Şiir insanın kendine kaçışıdır. Dünyadan yorulan insanın kendine bir çıkış kapısı araması, bu telaşı temel devinimi, heyecanı olarak belirleyip ona doğru koşturması gerekir. Şiir de bir koşuştur. Öyle bir koşuştur ki; kimi zaman yoran, üzen, acıtan, eksilte eksilte ilerleten bir koşuştur. Bu koşuşta insanın temel dayanağı hakikattir. Hakikatin ışığı ve diri tutma durumu insana sirayet ettiğinde kişi artık yerinde duramaz, o hakikatin içerisine dalmak ister.

XLI.

Şiir ile düşünmek insanı modern dünyanın gürültüsünden kurtarır. Çünkü şiir kadim felsefenin seslerini duyurur insanlara. Bu sesle insanı insana çağıran bir edası vardır.

XLII.

Dinginlik; yatağını bulan bir nehrin yaşadığıdır. Şiir de yatağını arayan duyguların nerede konuşlanacağının pusulasıdır. Bu yüzden şairler ısrarla kalplerimizden vurur bizi. Döne döne tekrardan vurur. Bu vuruş o duyguların yatağını bulduğunun göstergesidir. Çünkü yatağını bulan her duygu insanda bir savrulma, bir irkiliş, bir titreme yaşatır.

XLIII.

Elias, Zaman Üzerine isimli eserinde şöyle demektedir: “Zamanın bir enstrüman karakterine sahip olabileceği anlayışını kavramamız, dilin bazı kullanımlarından dolayı da zorlaşıyor. Dil kullanımı “zamanın” insanların ürettikleri saat denen teknik enstrümanlarla ölçülen esrarengiz bir şey gibi görünmesine yol açıyor.”  Şiir zaman içerisinde zamansızlıktır. Çünkü şiir hem şuandadır hem geçmiştedir hem de gelecek zamandadır. Şiirin seslenemeyeceği zaman yoktur. Onu zaman üstü bir sesleniş olarak kabul etmek gerekir. Yeter ki insan aynı kalabilsin. Künhüne sadık bir öz bilince sahip olsun.

XLIV.

Şiir görüngüler dünyasında görünmezin, o hissettiğimiz, yaşadığımız ama anlatamadığımız yaşanmışlığın izlerini taşır.

XLV.

Varoluşsal iç bunalımları için şiir kişilere taze yaralar açar. Kişilerin içerisindeki volkanları harekete geçiren, yalnızlığın en kalabalık halini yaşatan sesler, anlamlar, yansımalar dünyasına çeken bir girişimdir. Şiir ile dünyaya yaslanan yorulur fakat güçlü kalır. Şiir çünkü insanı sürekli acıyan yanından vurur. Bu vuruşlar kişiyi güçlü kılar ve kişide sağlam bir biçimde harekete, eyleme geçecek cesaretin uyanmasını sağlar.

XLVI.

Şiirin bir vurma biçimi olduğunu söyledik.  Bu vurma biçimi kendine getirme vuruşu olarak durur.

XVLVII.

Şiir sırra yolculuktur. Bir nevi tasavvufi bir gaye taşır. Ancak ve ancak seyri sulük yolunda ilerleyenler şiirlerin bu yolculuk halini anlayabilirler. Şair adam şiar (uyanık) adamdır. Bu uyanış da ancak kalpteki uyanışla mümkündür. Kalbi uyanmayanın şiiri kişilerde şuur oluşturmaz.

XVLVIII.

Uyanış, hakikattir. Şairin şiar ile şiarın şuur ile bir teması vardır. Kendinden gafil olanın şiirden nasibi yoktur.

Bilal Can

 

DİĞER YAZILAR

2 Yorum

  • furkan , 30/09/2014

    Seviyorum ulaaaaan!
    Bir seni sevmek vardı,
    Hatırımda bile kalmadı.

  • @mucahidsarica , 30/09/2014

    Şiir kendimi ifade ettiğim en tatlı şeydir…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir