Organize Kötülük Karşısındaki Yalnız Kalanların Hikâyesi

 

Celal Kuru, Edebifikir okurları için yazar Bülent Ata ile yeni çıkan Rüya Dedektifi kitabını merkeze alan bir söyleşi gerçekleştirdi.

***

Bülent abi, sizi tanıdığımız, takip edebildiğimiz kadarıyla sürekli koşuşturan birisiniz. Çoğu zaman şehirden şehire kaderinizin peşinden gidiyorsunuz. Bu yoğunluğa rağmen velut bir kalemsiniz. Yazı masasına oturduğunuzda belirli bir yazma ritüeliniz var mı? Bize yazı serüveninizden bahseder misiniz?

TV yöneticiliği zamanından kalma çalışma temposu bu. Adrenalin alışkanlığı diyebilirim, kendime iş icat ediyorum. Yazı masası deyince eski ve yeni alışkanlıklarım var. Öykü, şiir ya da deneme yazarken farklı tavırlarım var. Şiir yazarken şiir beni rehin alır ve başka hiçbir şeye tahammül edemez bir gerginlikte olurum. İzole olmaya ihtiyaç duyarım, şehrin ve hayatın göbeğinde bir sessizlik ihtiyacı isterim. Çay, bazen kahve olur masada ve yabancı müzik dinlerim. Öykü yazarken, daha tahammül edilir bir insanımdır. Arada bir etrafımda insanların olmasına aldırış etmem.  Evde gidip masaya meyve kuruyemiş alıp koymuşluğum da vardır. Ama bunu daha çok mizah öyküsü yazarken yaparım. Asuman öyküleri yerli malı haftası gibi geçmiştir mesela. Eskiden inadına kalabalık yerlerde kahvehanelerde yazardım. Defterlere yazardım. Hastanede, pastanede, otobüste, misafirlikte, iş yerinde öykü yazdığım olmuştur. Son 10 yıldır defterleri sadece seyahat notları için kullanıyorum. Denemeler yazarken her yerde yazabiliyorum genellikle ama izole olmak için Türkçe sözlü olmayan müzikler kulaklıktan gelmeli. İlham verici olmaktan çok dikkat kesilmek için yaptığım bir şey bu. Yazdığım hemen her şeyi bitmeye yakın, bitince eşime sesli okuturum. Öyküde ve şiirde değil ama mizah ve roman söz konusu olduğunda bir editör bakışına ihtiyaç duyuyorum. Zaman zaman taslak okuması için başvurduğum arkadaşlar ya da editörlerim olmuştur.

Şiir, deneme, hikâye, roman ve çocuk edebiyatı üzerine eserler neşrettiniz. Bunların içinde kendinizi en rahat hissettiğiniz, yazıp hitama erdirdiğinizde işte bu dediğiniz hangisi?

Yok öyle bir şey. Yazacak çok şey var ve ben kendimi acemi hissediyorum. Öğreniyorum, deniyorum, kırıp döküyorum. Bir alanda ustalaşmak benim keşfetme ihtiyacıma ket vuruyor gibi geliyor. “Sen bu alanda yaz” denmesine gıcık olurum. “Sana ne?” demem yüksek sesle, ama içimden geçen budur. Yazma coşkusunu seviyorum ben. Çerçeveletip duvara asılacak bir şeyin peşinde değilim. Farklı türlerde yazmak beni dinlendiren, onaran ve besleyen bir disiplin.

Son romanınız Rüya Dedektifi. İslam’da rüya büyük bir önemi haiz. Nübüvvetin bir cüzü sayılmış. Rüyalarla aranız nasıl? Herhangi bir rüyanızın peşinden gittiğiniz oldu mu?

Çok oldu. Belli etmek istemem ama yanımda benimle beraber dolaşır rüyalarım. Kaldığım yerden devam ederim. Onlara saygı göstermeye çalışırım.

Rüya Dedektifi’nin bir isim babası var mı? Bu romanı yazma fikri ilk olarak nasıl doğdu? Yazma sürecinin ilginç hikâyeleri var mı?

Leyla Mecnun dizisini bitirip başka bir iş yapmayı konuşmuştuk Mayıs 2013 yılında. Hatta karar vermiştik. Yerine bu hikâyeyi dizi yapmayı önerdim. Hikâyeyi sevdiler. Onur Ünlü, Mecnun’u aradı “Bülent beyin böyle bir önerisi var diye. Hemen yapalım dedi.” Sonra Gezi olayları oldu ve herkes bir yere savruldu. Ben bunu dizi yapabilme imkânından uzaklaştım. Sonra bir gün çok öfkeliydim oturdum klavyeyi döve döve yazmaya başladım Rüya Dedektifi’ni. Soğumadı içim, devamını yazacağım inşallah.

Rüya Dedektifi ilginç bir polisiye roman. Olayların çözülmesinde görülen rüyalar aktif rol oynuyor. Ama Polis Ali’nin de çekmediği kalmıyor… Hayat başlı başına bir komplo mu yoksa? İnsan bir diğer insanın neden kuyusunu kazmak istesin?

Bunu ben de bilmiyorum. Bu şımarık psikopatların bildiği başka bir numara yok galiba ve bununla tatmin oluyor rezeneler. Ben bunu yazmak istedim çünkü gördüğünüz “adam” sandığınız insanlar “adam” değil onlar mezar kazıcı. Onların kuyulara ittiği insanların ahı rüyalarda anlatılıyor.

Bir önceki kitabınız Asuman daha dişil bir romandı ve genç kızlardan büyük bir ilgi gördü. Rüya Dedektifi ise daha eril bir roman. Rüya Dedektifi okuruna neyi vaat ediyor. Ayda yüzün üzerinde kitabın çıktığı ülkemizde okur niçin Rüya Dedektifi’ni tercih etmeli?

Asuman’ı yazarken bir editör arkadaşa neyin peşinde olduğunu sormuştum. 16-25 yaş arası genç kadın okurun okuyacağı şeyler yazabilecek bir bayan yazar profilinden bahsetmişti. Bu kadar. Ben de bir karakter olarak Asuman’ı hayal ettim. Hatta ilkin CF’de yayınlandı bazı bölümler. Sonra kitabın editörü Zeynep Delav bunları kitaplaştırmayı teklif etti. Bir dizi karakteri gibi ve oturup yazdım ben de. Kitabın bazı bölümleri Sedat, Vedat, Heyhat, Şaziment, Gülendam, Ersin 7-8 yıl önce yazılıp yayınlanmış öykülerdi. Asuman o ailenin kızı oldu. Tam da genç kadın okurun ilgisini çeken bir kitap oldu. Hatta neredeyse fenomen olacak. Bugüne kadar yazılan işlerden farkı, eğitimli, gözü kara, sevgi dolu, hayata pozitif bakan, Müslüman bir genç kız Asuman. Böyle bir karakter daha önce anlatılmadı, ama hayat Asuman’larla dolu. Ben de onları selamlamak için yazdım bu kitabı. Esas olan sizsiniz. Yerli ve kimliğiyle barışık bir Asuman. İnandığı değerler için dünyaya meydan okumaya hazır.

Rüya Dedektifi’nde Ali, haksızlığa uğramış bir karakter olarak, elinden her şeyi alınmış, adeta mahvedilmiş bir insan olarak karşımıza çıkıyor. Bir “hiç” olduğu noktada sürgün edildiği yerde Adıyaman’da bir gönül insanı, Ruşen ona sahip çıkıyor. Ali’den yeni bir Ali doğuyor. Sonra Ali hesaplaşmak için geri döner. Bu kitap organize kötülük karşısındaki yalnız kalan insanların hikâyesi. Niçin tercih etmeli bilmiyorum. Çünkü Rüya Dedektifi tohum gibi bir kitap. Ona inanıp anlamaya çalışmazsan kitap seni bırakır. Merak eder ve dikkat kesilirsen keşfetmenin tadı seni Rüya Dedektifi’ni yeniden okumaya yöneltecektir. Daha önce okuduğunuz kitaplara benzemiyor bu kitap.

Kitabın ilginç diğer bir yanı ise sonuna Fragmanlar eklenmesi. Sanki bu Fragmanları ekleyerek okurun kafasında kalan soru işaretlerini çözmek ister gibisiniz? Doğru mu düşünüyoruz?

Çocukken gittiğimiz misafirliklerde bir süre annemlerin bir süre babamların yanında dururduk. Hepsinin yanında çocuk aklımızla yarım yamalak şeyler duyar işitirdik. Bir vakit gelince üstü kapalı konuşmalar da olur derken ortamı bizim için değiştirirlerdi. Ortam ve anlatıcılar değişince bazen aynı anlatıyı farklı farklı bir daha dinlediğimde şaşırırdım. Misafirlikten eve dönerken arabanın arka koltuğunda annemle babamın gecenin değerlendirmesini yaptıkları an, yarım kalan bir sürü şey tamamlanır bazen de yanlış anlamalar aydınlanırdı. İşte Rüya Dedektifi sonundaki fragmanların işlevi, sebebi mucibi bu. Biraz da Roland Barthes’in “Ara Olaylar” kitabında yer verdiği gibi ansızın başlayıp ansızın biten kesit anlatılara benzetiyorum ben bunları.

Okur atölyeleri düzenlediniz sonra ise bunu yazar atölyesine çevirdiniz. Edebifikir okurları genelde genç ve okuma-yazmaya meraklı. Son olarak genç okur-yazarlara neler tavsiye edersiniz?

Okuma ve yazma atölyelerine devam ediyorum. Kendi şiirinizi ve öykünüzü arayıp bulun. Yeni şeyler okumak yazmak için içinizdeki keşfetme arzusunu diri tutun.

 

DİĞER YAZILAR

1 Yorum

  • Okumak Güzel , 13/12/2016

    Asuman güzel bir dizi senaryosu, henüz Rüya Dedektifini okumadım. Yeni kitapta nasıl bir serüven var, merak ediyorum. B.Ata romandan öte farklı bir tarz ortaya koyuyor. Sanatsal yönü ağır basıyor.

Okumak Güzel için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir