susuyorum ve yumuşak bir geçiş yapıyorum gökyüzüne doğru
akşam çünkü kirli bir oyuncak ve
ellerimizi yeryüzüne düşesi yapıyor
hep bu diklenme halleri
hep bu ölüm halleri
dilimi lâl ettim yine bak ne oldu?
durup bu gri havalara karışma hevesim
durup durup hâşim’e selam yollama isteğim
çok kimsenin kalbine girmekten değilse
ancak bir ölme hevesinden başka nedir?
başka nedir ki şairler fesleğen kokar derim hep
dokunurum gözlerine göz bebeklerine
dokunmak çünkü insanî bir şeydir
biraz î’den biraz sal’dan kırparak sonra
işte bunlar hep koca hüsrev paşa meyili
işte bunlar hep anlaşılmama isteği
mevsimler nasıl içindeyse birbirinin
rengârenk ve gıpgri yaşamak hevesiyle
ادم ادم ادم ادم olmaya başladıysa
bak ne düştü bundan ادم payına
ah bu post-modern havalar
ne de güzel kullandırırlar kendini
kötü şairler elinde kendini
teknolojiyi ne de güzel
bir ateş var ki herkesi ısıtan
yalnız sokakta yatanlara gerek
terliyorlarken evlerinde sıcaktan
sonra onlar ne zaman biraz daha
sıcacık yanacaklar bilmek gerek
hep bu gökyüzüne çıkma hallerim
yanına sokulup adınla bitirir gibi
mansur’un da dokunmadı mı oysa
sanki kirpiklerime dokunur gibi
Raşit Ulaş Çetinkaya
2 Yorum