I.
Dioamira
60 gümüş kubbeli şehir
a.
müntehirin son çığlığı yankılanıyor sularda
suskun sesler celladının mahrecinde yakaza halinde dalgalar
yüzünde bin servi
çaputlar asılı mahzeninde mum dikmeye müsait
parıldayan alevler okuyor ölümün dirilişini
gözünde mavi alaz
boğum akrepler ince kıyılmış sözlükler lekelenmiş yıllar
maviyle hangi renk yarışabilir ki
intizarında kaybeden biri olarak anımsarsan beni
bir çölü düşünde büyüt
çünkü çölde kum tanelerine fısıldayan da benim
gelip şehrine denizinin her damlasına da
cesur akrepler tutam saçlar fırtına havadisleri
fenerin dibinde gölge savaşları
minare diplerinde yalnızlık
saat onikiler ikibin sekizler yedi milimlik ötede kemikler
dilimin ucunda isimler
çivilerde kan izleri askılarda can izleri
örümcek ağları sulanmamış çiçekler
terk edilmiş bu şehir kimin peşinde
aylaklığın mağarasında ağrı içerisinde ağrı
gölgeler gölgeler içerisinde
neden bir turna kırlangıç kadar cesur olamaz
şehre tünemiş uzakları izleyen kartallar
sarkaçlarında kandiller yanar gecelerin
bir kanat sesi kaplayınca geceyi
b.
sen bir ateşi büyütüp fincanlara fincanlarına kaldırmışsın
çocuk yüzleri topal ayaklar neşeli duraklar beyaz cibinlikler
istasyonlarına kibir bulaşan anılarda bu şehrin
iplik gibi eğrilmiş saçlarınla eğrilmiş şehirlerine saçlarınla
kuleleri ve kubbeleriyle zıtlıkların şehrinde beyaza beyaz
siyaha siyah maviye hiçbir renk taşımamışsın
çocuk üzgünlüklerin ağlayışların ve de
bana diplomamla verilen bir ağrı kaldı
mezun olduğum sınıftan artık yıllar
geçmişimi okuma denemelerinde
başarısız geçme notlarıyla
lâl düşlerin ezberinde dolandım.
c.
ciğerlerine yol döşemiş bir kara tren uğultusuyum
raylarda başını kaybedenin yanağına asılmış özlem
yitirilişin kara kutusu
çilenin gündönümü dünya sultasında
resimler geçer önümüzden
geçen resimler geleceğimizden
geçmişe eski bir rüyayı ayaklar gibi
yorgunluklar uykusuzluk arası uykusuzluk
Bilal Can