Leyla, Leyl, Leylak

 

Bir gece yarısıyla beraber doğmuştum

İşte o sebepten leyla kadar leyl-i sevdim

Tozlu raflardan uyandırıldım fuzuli kitaplarınca

Eyleyin haber aşkın mesihi geldi.

Mesihin yazıldığı kitaplar havarilerince havadisleri

Engeldir puslu bir günahın doğdu pusularınca

Düşman arka gelmez mesih öyle bir sır sonda

Ve teşkil-i leyli bir kitap söyler öyle incil’mez

Çölleri eskisi gibi değil

Karıncalar ateşe su taşımaz

Kumlar öyle gayrı değil

Heykeller arasına bir balta asılmaz

Dostlar, gayrı değil dostlar kadar “ne derse o”

Leyla bir kap yemeği çok görmüş

Bilmez mi ben tufanın oğluyum ne var ne yok kazan içinde

İlkin leyla demişim annem utanmış leyl utanmış

Naşım mezara dört nal çakmış.

Gözlerini barındıran yakamozları duydum yürüdüm yol boyunca

Sarkık ağaçlar boynu bükük evlerin içinde asırlarca

Bir peygamber vuku bulmuş, O leylasını bulmuş mağara köşelerinde

Ben neden bulamayayım tonlarca evler içinde vuku uyandıran

Tarih benden evvel ona yazmış bir de tarih aldanmış din devlet işlerine

Tarih kitaplarında sana dair bir bulgu yok çünkü henüz konuşmayı sökemedim.

Ve diz kapaklarım hâlâ acır annemin öğütleri maya tutmayınca

Kabuğu dünde kalma düşüşlerde karılmış.

Kaldırımlar üstünde yabani leylaklar çiğ tutunca

Belli ki geceyle gündüz arasında bir şafak yumurtadan çıkamamış.

Ve güneş rengârenk derisini değiştirmemiş.

Bir yılan kadar kıvrılan, kanatlarıma uzanır ölüm kavalyesi.

Sancılarım hariç her yara telkin barındırır.

Kavalyaler apartman aralarında kol gezer.

Leyla aynı, bir o kadar uyurgezer.

Leyl sen gitme leyla zaten yolcu

Sen gitme kavalyeler eşlik eder.

DİĞER YAZILAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir