
Sînede evvel ne muhrik ârzûlar var idi
Lebde serkeş âhlar âteşli hûlar var idi
Böyle bî-hâlet değildi gördüğüm sahrâ-yı aşk
Onda mecnun bîdler divâne cûlar var idi
Ben bugün bir nev-bahâr-ı hüsn ü ân seyreyledim
Tarf-ı destârında sümbül gibi mûlar var idi
Sen yine bir nev-niyâz âşık mı peydâ eyledin
Kûyuna yer yer dökülmüş âb-ı rûlar var idi
Ey Nedîm ey bülbül-i şeydâ niçün hâmûşsun
Sende evvel çok nevâlar güft ü gûlar var idi
Nedim
LÜGATÇE
muhrik: yakıcı
leb: dudak
bî-hâlet: keyfiyetsiz, durgun, neşesiz
bîd: söğüt
cû: akarsu
nev-bahar: ilk bahar
hüsn ü ân: güzel ve alımlı, pek güzel
tarf-ı destar: tülbentin kenarı, ucu
mû: saç teli, kıl, tüy
nev-niyaz: işe yeni başlayan
kûy: semt, mahalle
âb-ı rû: yüz suyu, izzetinefs, haysiyet, şeref
şeyda: çılgın, deli, divane, meczup
hâmuş: suskun, sessiz
nevâ: nağme, ses, ahenk
güft ü gû: dedikodu, konuşma
1 Yorum