Dur ve soluklan
“Belde-i tayyib”i düşün
Dünyayı ortasından durdurmayı dilerdim bir vakit
Terk edilmiş bir denizin tuzuna zerk etmek
Kanın katılaşmış cevherini
Ancak geride kaldı dilendiklerim
Bilmediğim o kasabanın fotoğrafları kadar
Sahte ve yapışkanmış âdemoğlu,
Ay üstünden semadan seyreyledim ne varsa
Geçtim duvarlardan ve akıllardan
Hapis kaldı kursağında bir kuşun
Kaybolmuş mahzenlerin yükü
Hepsini kendimden bildim
Akşamları açılıyor yüzler gecenin örtüsüne inat
Senelerdir kara kalkana aşina gök
Omuzlarda eğilen tahtalar yerine katlanmakla kurtuluyor insan
Dilde ekşi tatlar bırakan bu beyazlık
Güneşleri delmekte ısrar ediyor
Yüklenip bel kemiğine çatırdatsam ne vakit
Tanrım güneştir diyor
Kamçıların yırttığı bu yitikliğim
Dilime vurduğum son kilit
Hepsi yetiyor saçlarımı dağıtmaya
İçime konuşuyorum çoğu zaman
-İçim küskün-
Kardeşlerimin yüklenemediği sancılar
Pazılarıma yeni çengeller saplıyor
Gizlediğim acıları kan basıyor çok geçmeden
İnsan tek başınayken daha güzel ağlıyor
Rıdvan Güngör
3 Yorum