Sorgulama Dosyası: Eve, niçin çiçek götürürüz?

Yazarlarımıza, eve neden çiçek götürdüklerini sorduk. Birbirinden ilginç cevaplar sizi bekliyor. Bu arada siz de, yorum bölümümüzde sorgulamaya cevap verebilirsiniz.

“Eve, niçin çiçek götürürüz?”

***

Ömer Can Coşkun

Eve çiçek götürülmez. Toprak götürülür. Su götürülür. Tohum götürülür. Hepsi bir saksıda birleştirilir. Her gün emek verilir ve topraktan çıkacak bitkinin gelişim safhaları gözlenir. Bu sayede sabır çiçeğinin de tohumu toprağa atılmış olur. Her eylem her aşama fiili dua olarak iki tohumun da üzerine yağar. Toprak yarıldıkça tefekkür başlar. Yoktan var olanın varoluş safhaları gözlemlendikçe bitkinin canlı olduğu öğrenilir. Burada yaşatma çabası devreye girer. Bu vakte kadar büyümesinin seyredildiği bitkinin bir gün dahi ilgisiz kalmaması için uğraşılır. Sabırla başlayan yolculuk merhametle devam eder. Yaşatmanın tadını almış insanoğlu bitkinin vakti gelip çiçek açmasından sonra yapraklarını dökmesini seyreder. Solmaya başlayan çiçeğe hiçbir şekilde yardım edemeyen insan, yaşatmanın da kendisi ile ilgili olmadığını anlar. Sabırla merhametle süren yolculuk acizliğin anlaşılması ile son bulur. Bu niyetle yetiştirilen bitkiler/çiçekler eve huzur verir, güzel kokar, göreni mutlu eder.

Eve dışarıdan giren çiçek ‘fastfood’dur.


Bahadır Dadak

Dosya konusu mail kutuma düştüğünde bir arkadaşımla sohbet ediyordum. Birden irkildim. Beynim, en ilkel beyinlerin yapacağı hamleyi yaptı. Konuyu hemen kadın erkek ilişkileri zaviyesinden yorumlamayı düşündü. Sonra düşündüm, ulan dedim, sitedeki bütün gerçek erkekler, özellikle bekâr olanlar, içten içe erkeklik egolarını pompalar ve bu hususta artistlik yaparlar dedim. Bayağı bir işe girişmenin lüzumu yok. Sen Bahadır’sın, illa bir zıptıkçılık yapman şart dedim. Nasıl bir hinlik yapabilirim diye kafa yordum biraz ama nafile… Daha önce eve hiç çiçek götürmediğim için soruya ne cevap vereceğimi bilemedim. Bununla övünmemekle beraber, şahsen ben, eve çiçek yerine Ezine peyniri götürmeyi tercih ediyorum. Neyse efendim, arkadaşıma döndüm, kendisi evli bir veteriner hekimdir. Hacı dedim, eve niçin çiçek götürürüz? Hiç düşünmeden HK33’ünün şarjörünü üzerime boşaltıverdi herif. Bak hacım dedi, çiçekler eşeyli ürerler. Evvela dişi çiçek, kur maksadıyla bir yaprağını yere düşürür. Hani mendil hesabı… Bunu gören ortancalar bir irkilirler. Diğer kâfirler keskin de bir afrodizyak kokusu salarlar. Olaylar gelişir. Ortancaların tohumları rüzgârın kavsiyle, efendime söyleyeyim, matlubuna kavuşur. Mitozuydu mayozuydu terliksi hayvanıydı falan derken ‘’krossing over’’ olayı gerçekleşir. Erkek çiçekler yazın ortasında cartayı çekerler. Tabii üremeye ve izdivaca götüren yollar insanda da aynen böyledir. Eve bu yüzden çiçek götürürüz. Şöyle düşün oğlum, diyerek son kurşunu da sıktı, ‘’Şayet insanlar sporla üreselerdi eve çiçek yerine mantar götürecektik!’’ Arkadaşıma katılıyorum.


Şadiye Sare Kaplan

Kendime sorumluluk kazandırmak için eve çiçek götürmüştüm bir defasında. Çiçeğime en uygun yeri bulabilirsem, ona düzenli su verir, böceklerden koruyabilir, sağlıkla büyütebilirsem hayatta da bir şeyleri değiştirebilir, yoluna koyabilirim sanmıştım. Ama ne yazık ki o âna kadar çiçekler hakkında yeterince şey öğrenmemiş olacağım ki bütün çiçeklerin aynı şeylere ihtiyaç duymadığını bilmiyordum henüz. Sukulentim neredeyse hiçbir zahmete girmeme müsaade etmiyordu, balkonun güneşli bir köşesine koymam, uzun aralıklarla su vermem ve daha uzun aralıklarla çoğaltmam gerekiyordu sadece, ben bana hep ihtiyaç duysun istiyordum… Amacıma ulaşamasam da çiçeğime ve çiçeklere dair bir şeyler öğrenmek güzeldi.

Bir de burada karnabahara çiçek diyorlar, karnımızı doyurmak için de eve çiçek götürüyor olabiliriz belki…


Feyyaz Kandemir

Eve çiçek götürüyorum, bazen malum uygulamadan sipariş de veriyorum. Evlilik bir siyasettir. Siyaset faydacı olmayı gerektirir. Erkek adam yeri geldiğinde hanımına efelenmekten de geri durmayacak; gönül almaktan, özür dilemekten de… Bir buket çiçek bir haftalık huzura tekabül eder. Çiçeğin solma süresi uzadıkça huzurun süresi de o nispette uzar. Çiçek almamayı marifet sanmak aldanıştır. Eğer çiçek verilmesinden hoşlanan bir karınız varsa erkeklik taslamak adına onu bundan mahrum etmek kişiye hiçbir şey kazandırmaz; bilakis kaybettirir. Ben anneme, kayınvalideme hatta kayınvalidemin annesine de çiçek alırım bazen. Bilhassa yaşlı kadınları mutlu etmeyi severim; överek, hediye alarak, saygı göstererek… Velhasıl mesele çiçek değil, inceliktir.


Mehmet Raşit Küçükkürtül 

ben eve çiçek götürmüyorum, dolayısıyla soruya doğrudan bir cevabım yok. belki bahadır dadak ile davut bayraklı’ya sormak lâzım. herhalde onlar eve çiçek götürüyordur. ben ömer ertürk’ten de şüpheleniyorum, o gizlice kendi kendine çiçeksepeti’nden zambak sipariş ediyor, oturma odasında masanın üstüne bunları bir vazoya yerleştiriyordur. bundan gizli bir zevk aldığını, “zambaklar en ıssız yerlerde açar” mısraını terennüm etmeye vesile olduğunu düşünüyor olabilir. elbette bunlar hep zan. yeri gelmişken şair mehmet narlı’nın ilk kitabının adının “çiçekler satılmasın” olduğunu burada anmak isterim. bilindiği gibi, su satmanın haram olması gibi kedi ve köpek satmanın da haram olması söz konusudur. “pet dress” diye bir sektörün olduğu, evcil hayvanlar için satılan elbise piyasasının beş milyar doları aştığı sapkın bir devirdeyiz. böyle bir çağda şairlerden “çiçekler satılmasın” çıkışı elbette beklenir. fakat bu yetmez, bazı şairlerin “pet dress” sektörüne sinkaflı bir küfür çekmesi lâzım. ayrıca hikâyecilerin muhayyilesinden de “pet dress” sektörünü provoke eden bir adamın hikâyesini yazmalarını, “pet shop” denilen dükkânlardaki hayvanların kafes kilitlerini çaktırmadan kıran bir liseli çetenin serencamını anlatmasını bekleyelim. belki bu hikâyeler dua yerine geçer. gücü bunların hiçbirine yetmeyenleri de ceplerindeki kâğıt paraların üzerine kurşun kalemle devrimci bir söz yazmaya veya kurşun mesabesinde bir mısra işlemeye dâvet ediyorum ki bu “eylem”in en düşük derecesidir.


Ömer Ertürk

Tamamen kendi mutluluğumuzu ve huzurumuzu düşündüğümüz için eve çiçek götürürüz. Yani ben götürmesem de evli arkadaşların, mesela Davut abinin bu sebeple çiçek aldığını düşünüyorum. Eğer evli bir erkek eve hiç çiçek götürmemişse bir süre sonra “bana bir çiçek bile almadın” zehirli okunu yer ki, artık ondan sonra botanik bahçesini alıp eve götürse yediği zehrin panzehrini bulamaz. “Ben söyledikten sonra ne anlamı kaldı”, “gidip gül almışsın, ben papatya seviyorum, bunu bile bilmiyorsun” serzenişleri de bir ömür evin duvarlarında gezinir. İşte, erkekler sırf bunlara maruz kalmamak için; ben öleceğime çiçek ölsün, yuvam dağılmasın, ağzımızın tadı kaçmasın pragmatist düşünceleriyle çiçek alırlar. Daha fazla yazmak isterdim, fakat Nar Çiçeği çayımın soğumasına gönlüm razı değil, çiçekli günler dilerim.


Sinem Çağlancı

Çiçek, farkında olmadığımız bir güzelliğin yani kalbimizin izdüşümüdür. Tohumunda var olan renk cümbüşü ve estetik bize kendimizi hatırlatır. Kirli bir sudan gelen ve bir şeye benzemeyen bir damla nasıl içine âlemleri sığdırabilecek kadar büyük yaratılmış ise küçük bir tohumun yeryüzündeki varoluş biçimi de birbirine benzer. Bu yüzden çiçek ile insan arasında görünmeyen bir yol ya da bağ vardır. Bizi çeker kendine ve varlığımızın kısılmış sesini duyarız. İnsanın fıtraten bozuluşu asıl rayihasından ayırsa da özünde çiçekten bir güzellik, umut dolu bir koku ve yaşam arzusu vardır. Bu durumu “Allah güzeldir ve güzelliği sever” hadis-i şerifine de bağlayabiliriz. Çünkü kalp de Allah’ın evi. Mülk onun olunca en güzel şekilde süsleyen de O’dur. İnsan bu güzelliği kalbindeki ve gözündeki perdelerden dolayı farkına varamaz. Ama içimizdeki ses kendini hep hatırlatır. Güzelliği fısıldar. Bu yüzden çiçek, söylenemeyen veya söylenmemiş kelimelerden oluşur. Dile dökülmediği için temizliğini ve saflığını korur. Eve giderken bu yüzden çiçek alırız. Çiçeğin diliyle konuşarak karşımızdaki kişiye -aynadaki kişi de dâhil- varlığını hatırlatırız. Özünün sesini duymasını, değerli olduğunu, cevherinde kutsal bir yaşam olduğunun farkına varmasını isteriz. Yine de bu duygular klişeleşmiş çiçek vermelerin ötesinde bir akşam öylesine eve götürdüğümüz çiçekte veya renkleri solmuş şehrin sokaklarına dökülen çiçekçi kızın sepetinde saklanmıştır. Belki de doğadan koptuğumuz için yaşanan sıkışmışlık hâliyle geçen günlerin ve ayların sonunda soluklanmak için girdiğimiz çiçekçi dükkânına gizlenmiştir.


İbrahim Halil Aslan

Eve, buket çiçek götürmüyorum; çünkü bizim evde sevilmiyor. Sevilmemesine, yapay bir sevgi şovunun kapitalist emeller doğrultusunda kullanıldığını bildiğim halde sırf hatır icabı buna mecbur kalmayışıma ayrıca seviniyorum. Saksı çiçeklerini seviyoruz. Eve güzellik katıyor. Hediye almamızın uygun ya da gerekli olduğu bir misafirliğe gittiğimizde de mümkün mertebe salon çiçeği götürmeyi tercih ediyoruz.

Evde çiçek bakmanın estetik haricinde bir amacı olur mu, bilmiyorum. Fakat taşrada meyve vermeyen ağaçlar, çiçekler pek sevilmez. Bir akasya ekmeye kalkarsanız komşuların “neden ceviz ekmedin?” tepkisiyle karşılaşırsınız. Hatta gücü yeten yaşlı -ve dolayısıyla- apartman sakinleri nezdinde hatır sahibi amcaların özellikle de bahar aylarında ellerine baltayı alıp bahçedeki meyve vermeyen ağaçları kestiklerine şahit olmuşumdur. Taşranın estetik kaygısı zayıf, fayda arayışı baskındır.


Mehmet Emir

Eve çiçek götürmüyorum. İlk ve son kez okula başlamadan önce götürmüştüm. Anlamlı bir boşluğu doldurduğuna dair herhangi bir intiba bırakmadı bende. Çiçek yetiştirmeyi de sevmiyorum. Gülün gülümsemekle aynı kökten geldiğini inkâr eden, “yüzünde güller açmak” deyimindeki gülücüğü işitmeyen, “kulakları vardır işitmezler” zümresinden iştikakçıların olduğu dünyaya çiçek yetiştirsem ne olacak? Allah encamımızı hayreylesin. İştikaktan da sıkıldım, kıylukâl hepsi. Kaylûlenin tadını veren değil bir insan, bir kelime bile yok. Öğleden sonra vuruyorsun kafayı yarım saat, şimşek gibi uyanıyorsun. Kayluleyi beğenmeyen, mırın kırın eden, bana iyi gelmiyor diyen mahlûk göremezsiniz. Yeter ki imkân olsun ona, tam bir fiyat – performans uykusu.


Muhammet Emin Oyar

Dağda, bayırda, kırda, ovada açan çiçekleri; sitenin bahçesindeki rengârenk gülleri gördüğümde karşılaştığım manzara hoşuma gitse, içim açılsa da çiçeklere karşı pek ilgim yok. Fakat zaman zaman eve çiçek götürüyorum. Bunun sebebi de eşimin ve kızımın çiçekleri çok sevmesi… Bazen programlarda hediye edilen buketleri de eve getiriyorum. Ama iki gün sonra kuruyup gittikleri için onu çok sevmiyorlar. Daha çok saksı çiçekleri var evimizde. Onların büyümesi, yetişmesi, yeni yaprak çıkarmaları, çiçek açmaları gibi tüm bu evrelere şahit olmak eşimin ve kızımın çok hoşuna gidiyor. Kızım neredeyse her gün çiçekleri inceleyip “Anne bak yeni tomurcuk çıkmış” diyerek annesini çağırıyor. Çiçekler beni tatmin etmese de onların heyecanı beni mutlu ediyor. Yani bekâr olsaydım eve çiçek almayacağım gibi evine çiçek götürenlere ve evde çiçek yetiştirenlere bir anlam veremezdim. “Onların yerine saksıya domates, biber ekin; bir faydası olsun” derdim…


Abdullah Karaca

Çiçekler, Sâni’ sıfatının tek hak sahibi olan yaratıcının dünyaya serpilmiş narin eserleridir. Bir insan kalbinin böylesi bir güzellik karşısında yenilgiye uğraması ve gezedurduğu yeryüzü denen açık hava müzesinde ayetlerin içinde kalakaldığını anlaması bir duruştur. Hercai menekşenin kadife elbisesindeki merhamet mesajına dokunması, hüsnüyusufun yakıcı tasarımına vurulması, inci çiçeğine karşı boynunu bükmesi insanın yedi kat birden, katların üstündeki güzele uyanması ve yanmasıdır.

İnsan sevdiğine çiçek götürür; onunla elinde tuttuğu eser üzerinden cilveleşir, hâlleşir ve dertleşir. Mesela nergis çiçeği, bazı buluşmaların sessiz derinliğini yöneten Yunus Emre hazretlerinin sarıçiçeği olabilir.

Çiçekler kendi küçük bedenlerinde ilahi muştuyu taşırlar. Ev bu üleşmenin yapıldığı mekânlardan biridir. Yaşadığımız her yere güzellikleri taşıyalım ki, hem kimi zaman bizim de kalbimizdeki açmazlara, katılıklara merhem olmaz mı bu zarif ilaçlar.

Âdemoğlu ve Havva kızları olarak karşılık beklemeden eve çiçek götürelim zira çiçekler yeryüzünde; büyük evin sahibince ıssız olmadığımızın, olamayacağımızın rikkatle iliştirilmiş notlarıdır.


Sulhi Ceylan

Ne zaman bir erkeğin elinde çiçek görsem bir katili görmüş gibi olurum. Çiçeğin götürüldüğü kadın da cinayetin azmettiricisidir. İnsan, kendi dâhil herkese kötülük yapabiliyor ve çiçekler de bu kötülükten nasibini alıyor. Sırf koklamak ya da seyretmek için bir canlıyı (çiçeği) katleden bir canlı ve azmettiricisinden bahsediyorum. İnsandan… İnsan, hangi hakla bir çiçeği kopartabilir diye çok düşündüm ve bulduğum cevap sadece kibir ve kudret oldu. Tasavvufta hiçbir canlının yerinden edilmesine iyi gözle bakılmaz. Çünkü çiçek, koparıldığı an çektiği zikirden de alıkoyulmuş olur. Yani insanın doğal olmayan her hareketi, varlıkta bir kaosa sebebiyet veriyor. Zaten takva, sakınmak anlamına gelip tüm varlığa zarar vermekten sakınmayı da içerir. Ama gel de bunu kendisine çiçek alınmasını isteyen kadın ve bu çiçekleri alan erkeklere anlat! Neymiş efendim, kendisini iyi ve değerli hissetmesi gerekiyormuş. Bu değerli hissetmenin bir cinayete sebep olduğu ise kimsenin umurunda değil. Şimdi bu yazıyı okuyan çiçek manyakları bana kızıp abarttığımı düşünecek. Fakat beni anlamalarını tabii ki beklemiyorum. Zira ellerindeki kan akıllarına perde olanlardan rasyonel bir hareket beklemek saflık değildir de nedir?

Meselenin bir de rüşvet ile ilişkisi var. Malumunuz erkekler genelde içlerinden geldiği için değil eşlerine yaranmak ve böylece bazı haklar elde etmek için çiçek alırlar. Kadınlar da bunu bilir. Ama bilmezden gelip kendilerini değerli hissetmenin yolunu tutarlar. Alın işte kendini kandırmanın bir yolu! Peki burada samimiyet nerede! Erkek bir şeyler bekliyor, kadın bilmemezlikten geliyor. Bence de evlilik tamamen siyasi bir kurum. Siyasi bir kurumda samimiyetten değil duruma göre hareketten yani sahtekârlıktan bahsedebiliriz sadece. Şimdi yine abarttığımı söyleyecekler ama ben de bilakis sadece ayna tuttuğumu ama gösterdiğim canavarı (kendilerini) görmek istemeyenlerin bu bahaneye sarıldıklarını söyleyeceğim. Çiçeğiniz kurusun!

 

DİĞER YAZILAR

20 Yorum

  • Eyüp , 12/12/2022

    Evliliğimizin ilk yılları paranın az sevginin çok olduğu dönemler. Eşim ilk çocuğumuza hamile 250 milyon maaş alıyorum 100 milyon ev kirası 150 milyon taksit ödüyorum. Hafta sonları bir yere gideceğimiz zaman yürüyerek gidiyoruz adını da doktor yürüyüş yapın dedi koyuyoruz. Bir gün yine yürürken bir dükkanın önüne konulmuş bir gül sepeti dikkatimi çekti.
    Hatun dedim Gül bi milyonmuş sana gül alayım mı?
    Ben bi milyona 3 kilo patates alıyorum gerek yok dedi.
    Allah razı olsun o günden sonra ne yokluk gördük nede huzursuzluk

  • okur... , 04/12/2022

    Eve isterseniz çiçek, isterseniz tek taş götürün; isterseniz evdekileri alın lüks bir restoranda yemeğe gidin yaşanılacak mutluluk anlıktır. Zira kapitalizm anlık mutluluklar satar. Mutluluğun daim olması için bu tarz sürprizlerin tekrarlanması hatta bazı mühim günler için unutulmaması gerekir. Aksi halde modern insan mutsuz olur.

    Mutsuz olmak, mutsuzluğa sebebiyet vermemek için anlık mutluluk yaşatma hedefinde kurulmuş sistemin çarkını döndürebilirsiniz! Siz bir çiçek alırsınız, çiçekçi o para ile başka bir şey alır, onun parası başka başka şeylerin alınmasını sağlar ve böylece para el değiştirir ve ekonomi canlanır.

  • şehirler arası gözlemecisi , 01/12/2022

    Arkadaş, Edebifikir yazarlarına ne olmuş böyle herkes herif olmuş, düzlükten geçilmiyor. Bahadır Dadak’a bunu yapan dünya bize ne yapmaz.

    Anladım ki Sulhi C. öfkesinden deli dumrul gibi ve anladım ki Abdullah K. kesinlikle bu dünyadan değil.

  • Anne olunca kaybolan , 30/11/2022

    Gül alırlar, gül satarlar,

    Gülden terazi tutarlar,

    Gülü gül ile tartarlar,

    Çarşı pazarı güldür gül.

    Buyuklerin elleri bile guller ile cicekler ile taclanir,
    Nasipli isek onlarin avcundan bizim naciz hanemize gelir…
    Bir tebessume sebeb olmak herseye bedeldir diye dusunuyorum. Siz kadar da guzel yazamiyorum. Mevzu cicek olunca susamayanlardanim vesselam.

  • yinezehirgibiyimmaşşallah , 30/11/2022

    anladığım kadarıyla bazı yazarlar çiçeklerin öldürülmesine karşı o zaman koparılmamış çiçeklerin evcilleştirilmesine karşı değiller , bir de rüşvet niyetiyle verilmezse tamamdır.

    • S'nin Alter Egosu , 30/11/2022

      Hahhhahaha müthiş 😀😃🙂

    • Mütevazı , 30/11/2022

      zekalıyım çünkü musluk değil ki açam kapatam

  • Ayşe B. , 30/11/2022

    Tüm mahlukat insana hizmet için var. Çiçekte buna dahil. Romantize etmeksizin söylüyorum. Realite adı altında zikir falan sıkıştırmışsınız ama o iş öyle değil. Kadınların çiçek fantezilerine muhalifim deyinde bitsin bu terane. Anasına bacısına karısına çiçek alan yazarların kalbi çiçekleniyor ötekileri nar ile nuru birbiryle karıştırıyor.

    • son yorum bükücü , 30/11/2022

      müthiş cesur bir yorum. tüm okurların sesi olduğunuz için teşekkürler.🌷

    • Ayşe CÖ! , 30/11/2022

      Tutmayın küçük enişteyi 😀

    • zeynep , 30/11/2022

      “tüm okurların sesi” genellemesine itiraz ediyorum. bu tabir fikrî bir tecavüzdür. sizinle uzlaşmıyorum. kaideyi istisnalar alt üst edecek. bunu duvarınıza yazıp, günde sayısız defa temaşa etmenizi öneririm.

    • Ayşe B. , 01/12/2022

      İstisnalar kaide ile cem olamadığından arıza çıkarmakla meşhurdur. Kaideyi talan etme azminizi takdir ediyorum. Çiçek seven kızlara birer gül benden. (Umarım bu dosya kız kavgasına dönmez🤣)

  • İnsan Eksperi , 30/11/2022

    bütün yazıları büyük bir merakla okudum, adeta eve neden çiçek götürmemeliyiz dosyası olmuş. buna direnen kişi de nahifliğiyle bilinen sayın karaca’dan başkası değil gerçekten.

    kanaatimce karaca hariç bütün erkek yazarlar aynı evde yaşıyor :)

  • Hâle Şevik , 30/11/2022

    Herkes çok haklı…

    Çiçek güzelliğin, inceliğin sembolü olmuş. Güzel koku da ona ithaf edilmiş. Belki biyolojik olarak kokunun ve renklerin insanda uyandırdığı olumlu etkileri vardır ama artık iş gelenek hâline gelmiş.

    Yakın bir vakitte ben de üzerinde biraz düşünmüştüm ama tam bir kanaate varamamıştım. İnsanın incelik anlayışıyla ilgili bir durum olabilir ama şu an ki kanaatim, gelenek hâline gelmiş olmasından dolayı alındığı yoksa aynı mutluluğa sebep olabilecek birçok hediye varken neden ısrarla çiçek mevzubahis olsun ki?

  • ahievran , 30/11/2022

    “O” nu her gördüğümde desem abartmış olur muyum? Bilmiyorum. Ama çoğunlukla elinde gül yada çiçek vardı… Ne demişler anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az…

  • Harun Dağıstan , 30/11/2022

    Oldukça samimi bir yazı olmuş herkesin ellerine sağlık. Bu arada Sayın Karaca’nın teşrifine sevindik. Çiçeklerle döv bizi hem de hunharca.

  • Unutma Beni Çiçeği , 30/11/2022

    Yazarlar yeterli cevapları yazmışlar. Kimisi hane halkını mutlu etmek için götürür kimisi Sulhi Ceylan’ın yazdığı sebeplerden dolayı. Kimisi ise çiçek yetiştirmeyi sevdiği için saksıda büyütmelik çiçekler alır. Kendi adıma hiç eve çiçek götürmedim. Belki bir umut hayatıma bir güzellik katması ve Ş. Sare Kaplan’ın dediği gibi sorumluluk kazandırması için bir saksı çiçeği alabilirdim kendime ama bugüne kadar hiç böyle bir girişimde bulunmadım.
    Son olarak bu sorgulama dosyasını çok sevdim çiçeklerle alakalı bir çok anım zihnimde canlandı. Teşekkür ederiz hem sorgulama dosyası için hem bize de düşündüklerimizi ifade etme fırsatı tanıdığınız için. Evvela sorgulama dosyasını hazırlayan editöre sonra tüm edebifikir yazarlarına koca bir 🌹 ağacı.

  • baş ağrısı , 30/11/2022

    sulhi ceylan’ın düşüncelerine karşı argüman üretecektim üretiyordum fakat abdullah karaca’nın ifadeleri beni gerçekten bundan alıkoyuyor. güzel söz söylemeyi bilseydim a karaca için bir şeyler söyleyebilirdim. hem o zaman eve çiçek de götürebilirdim herhalde :))

  • biokur , 30/11/2022

    sulhi hocam bilirsiniz, çok bilindik bir kıssa vardır. bir hoca, talebelerine “çiçek getirmelerini” talep eder. talebeleri hepsi dağılıp buldukları en güzel çiçekleri kopartıp hocanın huzuruna gelir. fakat aralarından bir zat elinde sapı kırık bir çiçekle gelir. bu zat, hocanın en çok sevdiği, diğer talebelerin ise, çok kıskandıkları biriydi. bu durumu gören diğer talebeler “şuna bak! hocamıza sapı kırık bir çiçeği lâyık görmüş.” diyerek onu kınarlar. hoca, talebelerinden çiçekleri kabul ederken sıra o müridine gelince, “niçin sapı kırık çiçek getirdin evladım?” diye sorar. o: “efendi hazretleri, hangi çiçeğe vardıysam Allah’ı zikrederken buldum, yalnızca bu zikretmiyordu; onun için bunu getirdim.” diye cevap verir. bu kıssadan mülhemle çiçekçi dükkanlarındaki çiçekler Allah’ı zikirden zaten kesildiğinden almak için bir ruhsat doğuyor olamaz mı? eşyanın zikri vardır lakin kurumuş bir canlının da zikri devam eder mi? evet, ben aldığım için çiçekçi çiçek kopartmaya devam eder. ama almadığımda yaptığı işinden de vazgeçmeyecek.

    • inş , 04/12/2022

      orada anlatılan çok farklı birşey ayrıca insanların kendi perspektiflerini düşünüş ve davranış yada davranamayış biçimlerini din kisvesine sokmaya çalışmaları da çok sakil duruyor bu bunun kalıbı veya olması gereken değil ayrıca da samimi durmuyor yani başka sefere…

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir