Rafine Benliğe Kaçış: Makyaj Soytarılığı

* Kişinin kendi gerçekliğinden imtina etmesi, durmadan arzuladığı öteki benliğe kaçıştır. Öteki, omurgasız yığınların evvela ayrıştırılıp sonra ısıl işlemden geçerek katı atık merkezlerinde birleştirildiği, kapitalizmin ikna odalarında idealize edilmiş rafine benliktir. Bireysellikten kümülatif yığınlara ikame edilen rafine benlik, kaçışa toplumsal bir ivme, sosyolojik bir mana kazandırır. Bu zaviyeden bakınca kaçış, tam manasıyla kültürü doğurur. Makyaj kültürünü!

* Makyaj kelimesinin etimolojisine baktığımızda Fransızca “maquillage” kelimesinin; boya ve güzellik malzemeleriyle görüntüyü değiştirme manasında kullanıldığını görürüz. Maquiller fiili -age ekiyle türetilmiş olup İngilizce’de “make-up” fiili ile birleşmektedir. Sözü geçen fiil yüzyılın başında Türkçe lügatlere bir sıfat olarak ikame edilmiş olup esasen “yapmacık” manasında kullanılmaktadır. Anladınız onu!

* Dünyada kozmetik sektörünün büyüklüğünün 2023 yılı sonunda 750 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Türk kozmetik sektörü ise 162 ülkeye ihracat yapan ve dış ticaret fazlası veren bir sektör. Bu ülkelerin başında Irak, ABD, Rusya ve İran yer alıyor. Irak, 150,3 milyon dolarla ilk sırada yer alırken, ikinci sırada 105,1 milyon dolarla ABD, üçüncü sırada ise 82,2 milyon dolarla Rusya var.

* Toplum nezdinde makyaj, kadınların ve kadınsı erkeklerin bir takım boyaları ve kimyasal maddeleri vücutlarına sürerek daha genç ve diri görünmelerini sağlayan post-modern bir araç olarak algılanmaktadır. Oysa makyaj, mücessem manasıyla razı olunmayan bir ruh durumundan sürreal bir imgeleme, arzulanan bir ruh durumuna kaçışın nesnesidir.

* Genelde yüzdeki kusurları kapatmak, güzel yanları ortaya çıkarmak, değişiklik oluşturmak, bakımlı ve güzel görünmek için yapılan makyaj; kişinin kendinden yani yaratılışından rahatsız olduğunun ve böylece Allah’tan razı olmadığının ilanıdır.

* Gözüne rimel sürmeyip sürme çekmekle övünen, aynadaki en güzel halini yakalamadan evden çıkamayan, karanlık gecede karıncanın ayak seslerine kulak kabartan, elmacık kemiklerini vitrinlerde unutan, yalanın, ucbun, riyanın adını nezaket koyan, her gün yeni bir takva libası giyinip sıkılınca yenisini diktiren insan yalancıdır, unutkandır, nankördür!

* Karşı cins tarafından fark edilmek isteyerek ya da medya tarafından güzel görünmelisin telkinlerine boyun eğerek makyaj yapan kişiler aslında kendini vitrin ürünü haline getirmektedir. Akılsız, ruhsuz ve cansız bir vitrin ürünü! Bu yüzden makyaj yapmak, başkalarının beğenileri için yaşamak, halktan ilgi ve iltifat dilenmek ve kişiliksizleşmek demektir.

* Makyaj yapmak, kişinin kendiyle barışmadığının, kendini olduğu gibi kabul edemediğinin göstergesidir. Yani makyaj yapmak gerçeğin abartılarak gösterilme ameliyesidir ki sadece bir avuntu ve yapmacıklığa işaret eder.

* Başkaları ya da kendi için makyaj yapmak, hayata bir anlam verememenin göstergesidir. Ölüp toprak olacak bedeni günlük makyajlarla güzel göstermeye çalışmak en hafif tabirle insanın en değerli hazinesi olan vaktini boşa harcamasıdır. Vaktin boşa harcanması insanın boşa harcanmasıdır.

* Batılı müsteşriklerin gelenek ve medeniyet tacirlerine yutturduğu en büyük zokalardan biri de güzellik dezenformasyonudur. Parisli edipler Esmeralda’nın ne kadar güzel olduğunu cümle âleme göstermek için Notre Dame’ın kamburunu çıkardılar. Bu bakımdan Aşık Mecnun’u keşhane salatalarına meze eden Leyla’nın da Notre Dame’ın kamburu gibi çirkin olduğu yazıldı. Neymiş efendim? Leyla’nın ne kadar güzel olduğunu görmek için Mecnun’un gözü lazımmış. Hep tıraş!

Gerçekte Leyla natural bir postüre sahipti, yemeği yenir suyu içilirdi, güçlüydü, kuvvetliydi, adama el ense çekse adem elmasını çatlatırdı, Leyla doğuştan sürmeliydi, Leyla sıfır bedendi. Leyla çok güzeldi! Makyaj yapmak Leyla’ya muhalefet etmektir!

* Ben sadece evde makyaj yapıyorum vb. cümleleri de duyar gibiyiz. Sizin de bir farkınız yok merak etmeyin. Yukarıdaki eleştirilerin hepsine dâhilsiniz. Kaçamazsınız!

* İşbu metnin akabinde helal dairenin keyfiyetine dair gelenekten örneklerle desteklenip ulemanın cevazlarıyla cilalanmış saldırı oklarının sesleri şimdiden kulağımızda çınlamaya başladı. Aman incilerimiz dökülür, aman bir kez olsun kalbimize danışmayalım. Nefes: Vatan Sağolsun filminin o meşhur repliğinde geçtiği gibi, sonsuza kadar yaşama isteğimizi hep diri tutalım:
“Bir ıslık gibi kulağınızı tırmalayan kurşunun sesini duyduysanız hala hayattasınız demektir.”

* L’Oreal Paris dünyanın en meşhur kozmetik markasıdır. Bilahare Paris Sendromu olarak bilinen nevrotik durum şöyle tanımlanmaktadır: Paris’e tatile ya da gezmeye giden turistlerin, Paris’in bekledikleri gibi olmadığını görünce yaşadıkları hayal kırıklığı hissine verilen addır. Ölünce geçer. 

Edebifikir

 

 

DİĞER YAZILAR

27 Yorum

  • Hacı nine , 09/09/2023

    Yazıdan değil yorumlardan hoş cümleler seçip vatsap durumda paylaştım biraz önce :)

    Yukardaki yazı bedeniyle, yüzüyle aşırı ilgilenenlere mahsus yazılmış, vaktini sırf fiziki bedenine sarf eden zümrelere hitap eden bir yazı olsa gerek. Niçin birileri üstüne alınıp savunmaya geçti anlayamadım ;)

    Oysa hayatın kıymetini bilen, dava ehli hatunlar da makyaj yapmalı arkadaşlar !

    Bir kadının aşırı derecede süslenmesi takıp takıştırması ve makyaj yapması luzumludur!

    Günümüzde erkeksî ruh hâlinden( pantalon ve tişörtten) kadını kurtaracak şeylerden birisi de takılar, makyaj ve topuklu ayakkkabı terliklerdir!

    Kadının süslenmesi, kadınsı ruh halini koruması, takıp takıştırması son derece muhim olup kocası için değil çocukları içindir ! Kadın süslendikçe naifleşir nazik ve sukunetli bir haleti ruhiyeyi yakalar. Evin içinde akşama kadar eşofman tişört giyen bir annenin erkeksi tavırlardan kendini soyutlaması güçleşir.Çocukların kadın erkek arasındaki farkı anlamada en ayırıcı unsurları konuşmamız gereklidir!

    “Sadelik ve pratiklik” adı altında kaba saba hayat tarzından kurtulmanın bir yoluda kadının süslenmesini sağlamaktır.

    Eskiden iş yaparken takındığı yemeninin kenarlarına iğne oyası yapacak kadar zarif olan kadınlarımızın makyaj yapması abes değil, makyajı nasıl yapacağını bilmemesi, makyaj malzemelerinin kimyasal olması kötüdür ⚘

  • öleceğim, öleceksin, öleceğiz , 07/09/2023

    abi yazıdan farklı olarak tasarladığınız ruj görseli çok iyiymiş. acaba nereden bulabilirim?

  • dizdariyeli zeynel abidin hüdavendigaroğlu , 07/09/2023

    hûûûû erenler…

    nurullah ataçî hazretleri edebifikir süvarisi gibi cepheden cepheye gidiyor. fakat onun bu cengaverliğini klavye delikanlılığı ile itham eden bazı yorumlar okudum. tanımam etmem iki tarafı da fakat ataçî hazretleri zannımca reelde de aynı tavırları sergiliyordur. sevliyse şayet tam tersidir, çünkü “sevgiler ürkütsün seni / aşk ayrı”

    • misi , 07/09/2023

      siz her şeyi yanlış anlamışsınız bu arada değirmenin suyu çekilsin lütfen herkes bir dursun ahmet haşimin makyajla ilgili söylediklerini hatırlayalım mesele bu da değil bir de şöyle bir şey var herkes bilsin ki zaten bir yazı iddia sahibi olmalıdır üslubu sert bulanlar falan varmış ondan dolayı söyledim siz net olan şeyleri de sert olarak algılıyorsunuz. ayrıca gri olursa bu bir fikir yazısı kategorisinde olamaz ki yani sizi gıcık edecek ya da taraf olacak elbette, bunun olayı bu makyaj yapın mı deseydi. karşı fikri tarumar eden her türlü argüman da nübahtır masmalesef. önemli olan sizin de her yolu mübah görüp karşı argümanlar geliştirebilmenizdir bunu da kendinizce gerekçelendirerek yaparsınız karşıt fikirli olduğunuz birine yalvararak değil sathiliğinden dem vurduğunuz bişey varsa siz derinleştirin o zaman.

  • bir kişi eksik her yer ıssız , 07/09/2023

    neuzu billah, tövbe estağfirullah, allah etmeye… iyi ki klavye delikanlılığı diye bir müessese var da dilinizin bağını çözegen olup saldıramıyorsunuz üstümüze.

    • bence yazı kaldırılmalı , 07/09/2023

      göreceğiz bakalım, ısrarla dua eden kazanacak :))

  • essah merve incellar değil , 07/09/2023

    erkekler de makgaç yapıyor bu arada korede falan şüşko bir başkanları var onların kendine karşı gelenler ölüyor bi şekilde şüşkolar sinirli oluyor bu arada nerden biliyosun diye sormayın lütfen. bi de insan kendi yüzünü görmekten sıkılıyor arada yine de günafa girmeyelim kızlarım sizi seviyorum öbcüks.

  • Neilos Karaibrahimgil , 07/09/2023

    “Sabah uyandığımda / ya makyaj yapmak istemezsem? / kim demiş kusurlarımı saklamak zorundayım diye? / belki de bütün o maybelline’ler filan kendime güvenimi kapatıyor- dur!” Ne dersiniz kızlar, Alicia’nın anahtarını alıp bu kapıdan girelim mi? Kapat kapat, boya boya nereye kadar değil mi?

  • dizdariyeli zeynel abidin hüdavendigaroğlu , 07/09/2023

    ıhhıı ıhhııı… (öksürük, konuşmaya başlamadan evvel ses temizleme itemi)

    evet, okumuş olduğumuz yazı bizleri bir gerçekle, hakikatle yüz yüze getirdi. nedir bu gerçek? mevzu, kadınların herhangi bir eylemine (amelleri hariç) dair olduğunda muhafazakarı da solcusu da seküleri de aynı tepki veriyor: hemen pençelerini gösterip hem mevzuyu üzerine almaya hem de konuyu özelden ayırıp genel bir yere getirmeye çalışıyor. şöyle demek istemişler, “makyaj yapıyoruz ama neden? siz bunun cevabını öğrenmeden önce gidin diğer müslümanların-insanların dertleriyle uğraşın. sanki müslümanların-insanların bütün dertleri bitmiş de mevzu makyaja kaldı.” evet evet… tam olarak söylemeseler de tam olarak söylemek istedikleri bunlar. öne sürdükleri önermeler de tutarsız. müslüman olarak hadisleri takip ediverirlerse güzel koku sürmenin gerçeği ile karşılaşırlar: “dünyâda bana, kadın ve güzel koku sevdirildi; namaz da gözümün nuru kılındı.” peygamber efendimiz (s.a.v) koku bahsini kadınlarda ayrı, erkeklerde ayrı olarak ele almış ve öyle değerlendirmiştir. “şu üç şey, her müslüman üzerinde yerine getirilmesi gereken bir haktır: cuma günü yıkanmak, misvak kullanmak ve güzel koku sürünmek.” yani güzel koku sürmek aslında efendimizin sözüne riayet etmektir; ona riayet etmek allah’ın rızasına uygundur. senin allah’tan razı olmamanla alakası yoktur. Fakat bu hadiste geçen kokunun abartılmaması için başka bir hadis öne çıkıyor: “Bir kadın güzel koku sürünüp, bunu hissetsinler diye bir topluluğa uğrarsa zina etmiş olur.” hissetsinler diye… burada kadının koku sürmesi değil, kokunun dışarıda, yani namahrem yabancı erkeklerin yanında kullanılmaması, onların hissetmesinden uzak tutulması anlatılmak istenmiştir. kolonya, parfüm, deodorant, kokulu krem ve benzeri makyaj malzemeleri sürünüp kullandıktan sonra, yabancı erkeklerin içine çıkan bir kadının ilk dikkati çeken yönü, süründüğü şeylerin kokusunun başkaları üzerinde yaptığı tesirdir. çıkıp diyebilirler ki, “erkek kokudan da etkilenecekse o zaman dışarı çıkmasın” iyi o vakit, kepenkleri indirelim dünyanın. mantık çerçevesinden uzak cümlelere tahammülümüz pek yok.

    “oldu, sırf kadınlara laf gelmesin diye konuyu habil ile kabil kıssasından başlatıp kötülük probleminin esaslarını tartışmamızı da ister misiniz? bu ne şımarıklık!” demiş bir arkadaşımız. bunun üzerinde fazla durmanın önemi yok. meseli kabullenmeyip ortalığı başka mesellerle karman çorman bir hale getirip aradan sıvışmak istemiş. halbuki dediği şey yazıyı destekliyor. kabilin kötülük problemi bir kabullenmeyişi ile başladı. yüzünün güzelliğini beğenmeyen birinin bunu kabullenmeyip makyaja yeltenmesi ile habil’in güzel kızı almasını beğenmeyen kabil’in durumu ile aynı. madem yorumlarda mantık çerçevesinden uzaklaşılıyor, devam edelim aynı yoldan.

    “Hem bu metnin yazılış amacı nedir? Nasıl bir psikolojik hal bu metni kaleme almaya itmiş kişiyi, bence bunu konuşmak lazım.” evet, iyi demiş her kim demişse. fakat şöyle bir sosyal medya tiyatralinde göz gezdirsinler de baksınlar makyajlı insanların yüzüne, dolandırıcılığa değin uzanan makyaj videolarına. nasıl bir kandırmaca, makyajı yapan kişinin nasıl kendisinden razı olamama durumu ile karşılaşacaklarını izdüşümlesinler. (izdüşümlemek mi? ıııiiiyy) neler dedirttiniz böyle. tüylerim diken diken oldu.

    her ne ise,
    edebifikir, gerektiği yerde gerek gördüğü şekilde gerek gördüğü konuya, kimseye sorup sormadan değinebilir. okurların isteğine göre şekillenen bir yazı mekânı değil. buraları cins yerlerle karıştırmayınız bence. ben de okuruyum bu sitenin, eleştirdiğim yerleri oldu, sevdiğim de… böyle güzel gider. fakat yılanın ucunu görür görmez bağırmak, aklı devre dışı bırakarak hareket edip duygularıyla yorum yapmak hiçbirinize, hiçbirimize yakışmaz. bahsedilen konuyu ülkedeki güncel kadın meselelerine benzetmeyin. burada gazetelerin 3. sayfa haberlerine konu olan metalaşmış kadın konuları değil, fıtratından uzaklaşan kadına değinilmiş.

    ama size tavsiyem, çok da şeeyapmayın bee. ölüm var ölüm. makyajla değil, saf halinle öleceksin. doprağa karışınca en saf haline gelince, hiçbir anlam ifade etmeyecek olan bedeninize önem verin, kimyasallarla süslemeyin.

    buradan anama, babama, gardaşlarıma, bacılarıma ve cevdet karal’a selam; cümle ölmüşlerimize rahmet duaları…

  • -- , 07/09/2023

    evet sevgili nurullah, bilemeyiz. niyet çok şahsi bir konu. ha siz şeriatte şöyledir böyledir dersiniz, anlarım –ki o zaman dahi neyi niçin dile getirdiğiniz, seslendirdiğiniz sorgulanabilir–. fakat kişilerin içsel dünyalarına yönelik bir çıkarım yanlış.

    hırsızlık suç dersiniz, bunu yapanlara dünyalık ceza verirsiniz. fakat tek tek hırsızlık yapan kişilerin anlam dünyalarına, vicdanlarına, allah ile kurdukları ilişkiye yönelik cümleler kuramayız. orası duygusal bu sebeple de incinmeye yaralanmaya açık bir alan. bu yazı da girmemesi gereken bir alana bodoslama giriyor bana kalırsa

    • Nurullah Ataçî , 07/09/2023

      Yazıya aklî, naklî, burhanî tek bir cevabınız yok :) Yazar yahut yazarlar konuyu kendi pencerelerinden delilleriyle açıklamışlar. Konunun muhtevasına dair bir tenkid yazsanıza. Adam makyaja suç diyor alenen. Aynı hırsızlık gibi. Siz de diyorsunuz ki, hırsızlık yapan kişinin anlam dünyası falan. Salıverelim o zaman tüm hırsızları. Polyannayız çünkü biz. Aslında onlar çok iyi niyetli insanlar. Bla bla bla… Gerçek bu, o yüzden acıtıyor. İncinmişsin sadece, geçecektir zamanla :))))

    • -- , 07/09/2023

      her halde dalga geçiyorsunuz benimle. ciddiye almıyorsunuz söylediklerimi. alay gibi. bu yüzden sizinle ne konuşabilirim ki. beni zaten küçük gördüğünüz bir kategoriye dahil etmişsiniz

      ben de size sizin tarzınızla cevap vermesini deneyebilirim ama sonra bir de pişman falan oluyorum. biliyorsunuz polyannacılık bunu gerektiriyor. vicdan azabı çek, sonra git bir de özür dile. uğraş dur yani. her zaman karşıyı düşünmek çok zor. bir müddet sonra yaşanmaz kılıyor hayatı. bazen diyorum bir küfredebilsem. ama yok. olmuyor. öğretmemişler ki zamanında. şöyle vicdanım sızlamadan üstten konuşmayı, güçlü olmayı öğretmemişler.

      incinmem acaba ne zamana geçer, bir tarih verebilir misiniz…

    • Nurullah Ataçî , 07/09/2023

      O vakit kendinizi özür dileyecek bir durumu sokmayacaksınız. Size güçlü deliller sunan, ilmî ve aklî meselelerde dirsek çürütmüş, manevi hassalarda kitabî de olsa ihtisas sahibi kimselerle muarazaya girmeyeceksiniz. Tolstoy, ”Vicdan içimizdeki mahkemedir” der. Vicdanın sızlaması, ortada bir cürmün olduğunun kanıtıdır. Öyleyse kişiyi asıl acıtan mukavemet gösteremediği gerçekliktir. Hatta ziyadesiyle zanlarıdır… Gerçekle yüzleşmeyi göze alarak dışarıdaki ”rafine benliğe” göre şekillenmeyen kişi içinde ki asli cevhere, ”öz benliğe/hazreti insana” doğru güvenli bir yol bulabilir. Bu noktada canımız yanar, yanmalıdır. Acı çekiyorsak bir putu daha yıkıyoruz demektir. Lakin benlik, alt benliğe karşı yukarıda bir yerde konuşlanıyorsa, yani kırılmaya, yani düzelmeye, yani olgunlaşmaya, yani tekamül etmeye meyli varsa duygu durumunu da hali hazırda bulunduğu katmana göre dizayn etmesini bilecek. İncinmenin geçmesi için bir tarih veremem. Ama sessizce koltuğunuza oturur, sakince düşünür, konuyu sükun içinde çözüme kavuşturabilirseniz sızınız zamanla azalacaktır. Sızınız geçmez ise ”sızlanma” safhası bir haslet halini alacak ve bir ömür paramparça bir kalple insanlardan özür dilemeye, sonra suçu vicdana atarak konfor içinde yaşamaya devam edeceksiniz :)

  • bir kişi eksik ve her yer ıssız , 07/09/2023

    oldu, sırf kadınlara laf gelmesin diye konuyu habil ile kabil kıssasından başlatıp kötülük probleminin esaslarını tartışmamızı da ister misiniz? bu ne şımarıklık!

    • bence yazı kaldırılmalı , 07/09/2023

      sırf kadınlara laf gelsin diye erkeklerin tüm gayrı meşru işlerine suskun kalıyorsunuz ama. tabi meseleyi tek bir açıdan değerlendirmek kesin, net, pürüzsüz. üstelik işin içerisinde bir de kadını tanımlamaktan gelen bir ego tatmini var. içinize dönüp kendi meselelerinize dair çıkarımlarınızı paylaşsanıza biraz da bizimle. belki o zaman makyaja kadınlardan daha çok tamah ettiğinizi görürsünüz

    • bir kişi eksik her yer ıssız , 07/09/2023

      bu sitede “içe dönük” olan, okurun ve yazarın içine yöneldiği sayısız yazı var zaten. hele “erkeklerin tüm gayrımeşru işlerine sessiz kalmak” külliyen uydurma. kadınlar, üstüne ufak bir söz geldiğinde dayak yemiş de komaya girmiş gibi perişan oluyor maalesef, gelip sayıklıyorsunuz burada. edebifikir kimsenin babasının konfor alanı değil. rahata, ikonlaştırılmaya, ilgi iltifat budalası olmaya alışagelenlerin sersemlemesi gayet doğal. sitede insanın hırsından, neden olduğu yıkım, talan, katliam, savaş ve tahribattan da bahsedildi çok kez. hiçbi erkek de gelip savaşları biz erkekler çıkarıyoruz, gidin biraz da kadınlara sataşın diye ötmedi. erkekler, -gerçi pek olmaz ama- kadınların çeşitli saçmalıkları vevrenselleştirilmesine benzer bir cürüm işlerlerse eğer onlara da müdahale edilir derhal, müsterih olunuz. edebifikir yazarları tanıdığımız bildiğimiz kimseler, güvenimiz tam.

    • bence yazı kaldırılmalı , 07/09/2023

      yazik. hicbir sey diyemiyorum. o kadar uzaksiniz ki. sağırsınız. diliyorum allah tan dilimin bagini cozsun de beni sizinle yuz yuze getirsin

  • Merve , 07/09/2023

    Uzun yıllardır Edebifikir okuyucusuyum, üslubu böyle olan bir yazıyla hiç karşılaşmamıştım..
    Yazıda tek bir yazarın değil de tüm Edebifikirin imzası olması beni daha da üzdü.
    Yazının yazılış amacı nedir? Toplumda var olan, giderek artan bir probleme değinmek ; Müslümanları gidişattan haberdar edip uyarmak mı?
    Yoksa suçlamak mı?

    ‘’kapitalizmin ikna odalarında idealize edilmiş rafine benlik’’
    ‘’ mücessem manasıyla razı olunmayan bir ruh durumundan sürreal bir imgeleme, arzulanan bir ruh durumuna kaçışın nesnesi’’
    ‘’ kişinin kendinden yani yaratılışından rahatsız olduğunun ve böylece Allah’tan razı olmadığının ilanı’’
    ‘’ yalanın, ucbun, riyanın adını nezaket koyan, her gün yeni bir takva libası giyinip sıkılınca yenisini diktiren insan yalancıdır, unutkandır, nankördür!’’
    ‘’ başkalarının beğenileri için yaşamak, halktan ilgi ve iltifat dilenmek ve kişiliksizleşmek’’
    Bir Müsüman karşısındaki Müslüman’a bu ifadelerle mi seslenmeli? Bu üslup doğru bir üslup mu?
    Emin değilim..

    ‘’Ben sadece evde makyaj yapıyorum vb. cümleleri de duyar gibiyiz. Sizin de bir farkınız yok merak etmeyin. Yukarıdaki eleştirilerin hepsine dâhilsiniz. Kaçamazsınız! ‘’

    Bu cümleye de hiçbir şekilde katılmıyorum.
    Ev Müslümanın özelidir. Müslümanın mahremi üzerine bu kadar kolay söz söylemememiz gerektiğini düşünüyorum.

    ‘’Genelde yüzdeki kusurları kapatmak, güzel yanları ortaya çıkarmak, değişiklik oluşturmak, bakımlı ve güzel görünmek için yapılan makyaj; kişinin kendinden yani yaratılışından rahatsız olduğunun ve böylece Allah’tan razı olmadığının ilanıdır.‘’

    ‘’Makyaj yapmak, kişinin kendiyle barışmadığının, kendini olduğu gibi kabul edemediğinin göstergesidir. Yani makyaj yapmak gerçeğin abartılarak gösterilme ameliyesidir ki sadece bir avuntu ve yapmacıklığa işaret eder’’

    O halde güzel koku sürünmek de gerçeği abartarak göstermek değil midir? Ya da giyinmek, Allah’ın yarattığı vücudumuzu saklamak olmaz mı?
    Bu önermeye göre güzel koku sürünmek, giyinmek gibi fiiller de Allah’tan razı olmadığımızın ilanı olmuyor mu?

    Dışarıda makyaj yapmanın doğru olmadığını düşünen ve dile getiren bir Müslümanım ama bu yazıyı hiçbir muhatabımın görmesini istemezdim.

    Daha güzel yazılarınızı okumak temennisiyle :)

    • Nurullah Ataçî , 07/09/2023

      Güzel koku sürmek fıtrîdir. Kokunun muhtevasına göre meşruiyeti sorgulanır. Bu bahsi diğer. Oysa makyaj da fıtrata müdahale var, aynı sağlık sorunları dışında estetik yaptırmak, dişleri törpületmek, dövme yaptırmak gibi… Üslubu çok daha ağır metinler de yayınlandı sitede. Niçin onlardan rahatsız olmadınız. Bu yazı son derece orta halli bir yazı. Bilahare kadınıyla erkeğiyle Edebifikir yazarları bu gibi temel meselelerde tek vücuttur. Hayatı kavrayış sadedinde, yorum ve ideoloji farkına binaen tartışılan konularda birbirlerini çok ağır eleştirseler bile bu gibi basit, sığ meselelerde birleşirler. Yazının yazılış amacı kişilere ayna olmak, can yakmak, ola ki ibret alan olur niyetiyle yaraya tuz basmaktır. Nitekim gördük, yaraya tuz basınca hemen feryad figan kesiliverdiniz :)

    • Yaraya tuz basınca feryat figan kesilen o kişi , 07/09/2023

      Yazı sizin için ‘’son derece orta halli’’ Sayın Nurullah Ataçi,
      Üslübun ağır değil uygunsuz ve kavgacı olduğunu düşünüyorum.
      Bu ‘’sığ meselede’’ böyle bir üslupla birleşidiği için çok üzgünüm.

      Makyajın dişleri törpületmek, dövme ve estetik yapmakla aynı kategoriye girdiği hakkındaki kanaatlerinizin dayanağı nedir? Süslenmenin fıtri olmadığını düşünmüyorum.
      Benim düşünceme göre bir kadın dışarıda koku sürünmeyip evinde sürünebileceği gibi dışarıda makyaj yapmayıp evinde makyaj yapabilir. Tıpkı dışarıda örtünüp, evinde örtüsünü çıkarması gibi..
      ‘’Helal dairenin keyfiyetine dair gelenekten örneklerle desteklenip ulemanın cevazlarıyla cilalanmış’’ bu görüşü de değerlendirmeniz gerektiği kanaatindeyim.

      Yazının bir kısmıyla aynı düşünceyi taşıyor ama üslubunu uygunsuz buluyorum.
      Yukarıda değindiğim kısmına ise hiç katılmıyorum.

      Cevabınız ise Müslümanın kendi görüşünü bildirirken kullandığı üslubu bana gözden geçirtti çok teşekkür ederim.

    • Nurullah Ataçî , 07/09/2023

      Bin tane haykırış metni yayınlandı, çok çok daha ağır tenkitler yazılıp çizildi. Niye ses çıkarmadınız. Üslup uygunsuz yahut edebe mügayyir değil, galiz bir küfür, ağır bir hakaret, ayıplanacak tek bir ifade yok. Ve elbette kavgacı, nihayet bir ”haykırış” metni. Ne bekliyordunuz?

      ”Makyajın dişleri törpületmek, dövme ve estetik yapmakla aynı kategoriye girdiği hakkındaki kanaatlerinizin dayanağı nedir?” dayanaklar maddeler halinde açıklandı. Okumuyor musunuz? Hadis metni ile ilgili ”fıtri” delilleri de tafsilatlı bir yorumla bir okurumuz hitama erdirdi. ”Süslenmek” bahsi ile ilgili en ufak malumat verilmemiş yazıda. Bu yaptığınıza en kaba tabirle demagoji deniyor. Konuyu genel perspektife çekerek asıl mevzudan uzaklaşıyorsunuz. Konumuz muhtelif kimyasallarla yapılan ”makyaj”! Hem öyle ”düşünmüyorum” demekle cedel olmaz. Savınızı destekleyen deliller öne süreceksiniz. Üstelik bunlar tutarlı ve işlevsel olmalı. Ben böyle düşünmüyorum. Neden? Çünkü ”düşünmek” istemiyorum! :) Helal dairenin keyfiyetine dair meselde, asıl fetva makamının kişinin kalbi olduğuna dair atıf var. Neyse, asla anlaşamayız. Çünkü bizler aylaynır diyemeyen bir kavmin kalbi kırık çocuklarıyız :)))

    • Bu yazıya dair son yorumum , 07/09/2023

      Bin tane haykırış metninde, çok çok ağır tenkitlerde ilk yorumumda bahsettiğim seslenişlerin hiçbiri ile karşılaşmadığım için ses çıkarmadım.
      Ne bekliyorum?
      Okumuyor muyum?
      En hafif tabirle demogoji yapıyorum.
      Konuyu genel perspektife çekerek asıl konudan uzaklaşıyorum.
      Düşünmek istemiyorum.

      Eimden geldiğince yazdıklarınıza cevap verebilir, bu cedele dair delil gösterebilirim ama anlaşamayacağımız konusunda hemfikirim.
      Konuşmalar üsluplar zemininde yapılıyor, ben sizin üslubunuz zemininde konuşmak istemiyorum.

      Ya hayır söyleyelim ya da susalım, ben susuyorum.

    • Nurullah Ataçî , 07/09/2023

      Tek bir delil gösteremezsiniz. Bir tane bile… Verecek tutarlı bir cevabınız yok çünkü :) O yüzden topu üsluba falan atıp geri vitese atıyorsunuz. Bu şey gibi, kadınların kavganın şiddetleneceğini, sonunda yenileceklerini anladıkları sırada hidrojen bombasından ağır gözyaşlarını yeryüzüne boca etmesi gibi :) Bunca börtü böceğe, hayvanata, haşerata, yeni filizlenen bahar dallarına da acımıyorsunuz :)))) Daha acısını söyleyeyim size, bu kavgada galip olmak bize haz vermiyor. Kişinin kendini kandırmasındaki profesyonel kişilik bölünmesi, taptaze bir bedende daha henüz yaşarken çürümeye başlamasına karşı dehşete kapılıyoruz sadece. Oysa de ki, ben buyum, hatalarımla, zaaflarımla insanım. İnşallah bu hatalarımdan da gün gelir ders alır, doğru yolu bulurum. Kim ilkelerine uyma ferasetini gösterebilmiş ki hayatta? Savunma sanatlarında üstünüze yok! Allah selamet versin…

  • Zeynep , 06/09/2023

    Yazı güzel güzel olmasına ama konuya sadece kadınların makyaj yapması gibi bir unsur yerine her yere sirayet eden o yapmacıklık: makyajlı kelimeler, makyajlı binalar vs. üzerinden yaklaşsanız daha naif bir yaklaşım olurdu diye düşünüyorum. Zira günümüzde din, siyaset hatta edebiyat kadın üzerinden yapılıyorken kadınları buna iten etmenleri görmemek biraz yargılayıcı diye düşünüyorum. Makyajsız bir kadın ne kadar kabul gördü sizin toplumlarınızda ki onu yaptığı makyaj üzerinden eleştiriyorsunuz.

  • -- , 06/09/2023

    Hangi birine cevap verelim bilmiyorum ki.

    Maddeler çok keskin, çok fazla. Her şeyde olduğu gibi makyajın da ne niyet ile yapıldığını bilemeyiz. Hem her insan daha güzele daha iyiye yönelir. Bu yönelmenin görünüşleri farklı yalnızca.

    Hem bu metnin yazılış amacı nedir? Nasıl bir psikolojik hal bu metni kaleme almaya itmiş kişiyi, bence bunu konuşmak lazım. Genellikle psikolojik gerilimlerdir kişiyi böylesi katı yargılara götüren. Merhamet merhamet biraz merhamet

  • makyajlı bir bağyan , 06/09/2023

    Bu yazıyı kim yazdı merak ediyorum

    • Nurullah Ataçî , 07/09/2023

      Çok haklısın, ikinci dünya savaşının da hangi niyetle yapıldığını bilemeyiz. Önemli olan niyet çünkü :)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir